2013 yazında Gezi olayları başladığında hiçbir şeyin eskisi olmayacağı belliydi. Politik açıdan yeni bir dönem başlıyordu. Peki, Gezi’nin kültür-sanata yansıması nasıl oldu?

İnsanların hemfikir oldukları tek bir şey vardı: Sokak Bienal alınan dönmüştü. 18 ay sonrasında değişimin ne derece köklü olduğunu 2. Tasarım Bienali’nin küratörü Zoë Ryan ie konuşurken bir kez daha fark ediyoruz. Gelecek Artık Eskisi Gibi Değil”; o halde nasıl?”

tasaribienaligal2

Image 1 of 3

İkinci İstanbul Tasarım Bienali’nin küratörü Zoë Ryan’la sohbetimiz sisli bir sabahta Haliç manzarasına karşı içtiğimiz kahveyle başlıyor. Röportajın sonlarına doğru derin anlamlar yükleyeceğimiz fincanlar gözümde henüz birer süs eşyası. Merhabalaştıktan sonra adet yerini bulsun diye her zaman olduğu gibi konuşma İstanbul etrafında dönmeye başlıyor. Ne kadar zamandır burada olduğu, şehri nasıl bulduğu vesaire vesaire...
“İstanbul’a daha önce defalarca gelmiştim. Küratör olarak seçildikten sonra yaptığım ikinci şey de yine bu oldu. Yaklaşık beş yıldır gelmiyordum ülkenize.” Peki ya yaptığı ilk şey ne olabilirdi? “Beni tanıyan herkese koşarak tasarım bienaline küratör olarak seçildiğimi söylemek olmuştu.” İstanbul’a adımını atar atmaz yaptığı şey ise turistik ziyaret gibi gelebilir. Ancak elbette düşündüğümüzün aksine daha sofistike bir geziye çıkıyor. “İstanbul’da geçirdiğim ilk haftalarda çeşitli stüdyo ve ofislere giderek mimar, tasarımcı ve sanatçılarla buluştum. Bienal benim için iki açıdan oldukça önemliydi. Bu sayede müze ve enstitü dışında bir proje yürütme imkânını bulmuştum.” Zira Ryan bienal hazırlıkları dışında aynı zamanda Chicago Sanat Enstitüsü’nde Mimarlık ve Tasarım Bölüm Başkanlığı’nı yürütüyor. “Öte yandan bu tamamıyla yabancı, dünyanın farklı bir bölümünde yeni soluklar ve tasarımcılarla tanışma fırsatı elde edeceğim anlamına da geliyordu.”

İPUÇLARI GEZİ'DE
Peki, ya bu toplantıların perde arkasında neler olup bitiyordu? “Tanışma sırasında tasarımcı ve mimarlara kritik birçok soru sorduk. Tasarıma nasıl yaklaşıyorlardı? Tabii, bu ilk buluşma için izlediğimiz yoldu. Daha sonra kolektif bilinçten yola çıkarak birebir tanıştığımız isimleri gruplar halinde yuvarlak masa etrafında topladık. Böylece bienalde neler yapabileceğimizi de daha net anlayabilecektik. Aslında bu insanlar zihnimizde dönen şeylerden bîhaberdiler. Biz sadece onları anlamaya çalışıyorduk.” “Açıkçası geçtiğimiz yazın özellikle de İstanbullular için nasıl geçtiği belli. Gezi Olayları bizim de dümeni elimize alış şeklimizi değiştirdi. Yaptığımız ofis ziyaretlerinde merak ettiğimiz şey de tasarımcıların Gezi Olayları’na nasıl yaklaştıklarıydı. Bu konu hakkında ne düşünüyorlardı, konuyu nasıl ele alıyorlardı, ne ölçüde katkıda bulunmuşlardı?”
Politik tutum bir kenara olaylar tasarım ve mimariyi ne ölçüde etkilemişti peki? Olaylar aktif bir şekilde tasarıma katkıda bulunmuş muydu? Ya da tasarım anlayışı olayların gidişatını belirlemiş miydi? “Bienali ziyaret ettiğiniz sırada da göreceksiniz zaten; en nihayetinde işler genelde gündelik yaşamın temel sorunlarıyla ilgileniyor. Mimarlar, tasarımcı olmanın ne demek olduğunu sorgulayarak bazı işler ortaya çıkardılar. Kimi olayları daha geniş açıdan ele aldı kimi daha spesifik noktalardan yola çıktı.”