Tarlaların arasında kayboluyorsunuz, bağlardan geçerek güneşi batırıyorsunuz. Hedefimiz yemek yemek! Hem de İstanbul’dan çok uzaklaşmadan.

Sabahın ilk saatlerinde ya da akşamüstü trafiği başlamadan gişelere yetişmek için, telaşla iki ufak çantayı bagaja koyup, camları, müziği açıp belki elinizde birer kahveyle hafta sonu bir seyahate çıkmaya ne dersiniz? Şehri yavaş yavaş geride bırakırken, etrafınızı yeşilin her tonunu içeren tarlalar, ressamların elinden çıkmış gibi duran dağlar ve masmavi bir gökyüzü sarıyor. Ardından “Şurada yaşasak, yok yok bu köyde, hayır bu çiftlik evinde ya da şu uzaktaki dağların eteğinde mi yaşasak?” diye kendinizi hayallere kaptırıyorsunuz. Artık hayallerinizi ertelemeyin; bu yaz siz de en rahat kıyafetleri üzerinize geçirin, otomobile atlayın ve İstanbul’a en fazla iki saat mesafedeki bu güzelliklerin tadını çıkarın.

_NIK9798

Hotel Caeli

TRAKYA ROTASI
Büyülü Istranca Dağları, bağları ve Karadeniz kıyılarındaki nefis balıkçı kasabaları ile Lüleburgaz ideal bir destinasyon. Doğru zamanda yola çıkarsanız 2 ile 2,5 saat arasında her yere ulaşabilirsiniz. Bölgenin en büyük bağlarının sahibi Çamlıca ailesinden Arzu Çamlıca’nın tavsiyelerini aldık. Çamlıca; lezzetli köfteleri, pirzolaları ve kendine özgü salaş yapısıyla hatırladığım Çamlık Restoran ile başladı söze. “Çamlık Restoran Büyükkarıştıranlı bir ailenin işlettiği bir et lokantası. Izgara et, köfte, mevsimsel olarak oğlak yapıyor, tavsiye ederim. Ayrıca Lüleburgaz St. Steak Restoran ve yerel lezzetler için Kırklareli’nde Gusto Celepoğlu Konağı’nı tavsiye ederim. Demirköy tarafında güzel lokantalar da mevcut, örneğin Dupnisa Alabalık Restoran. Trakya’da baharda oğlak, diğer dönemlerde ızgara et çeşitleri ve köfte muhakkak yenmeli.”
İstanbul’dan 160 km uzaklıktaki Bakucha Otel ise hem doğası hem de otel kalitesi olarak Toskana’daki örnekleri aratmayacak nitelikte butik bir bağ oteli. Sadece kalmak için değil, bağların ortasındaki keyifli taraçasında, barbekü ve zeytinyağlı çeşitleri, taş fırında yavaş pişmiş etlerle nefis bir öğlen yemeği kaçamağı için de ideal. Tabii önceden rezervasyon yaptırdığınız takdirde… Otel Müdürü Alpaslan Özoral’a Bakucha’nın anlamını soruyorum: “Şarap tanrısı Baküs ve Balkan dillerinden birinde Konak anlamına gelen Kucha kelimeleri ile türetilmiş bir kelime. Bir nevi “Baküs’ün Evi”. Aynı zamanda otel sahibi ailenin son jenerasyonu olan küçük torunun bebekken kaplumbağa yerine söylediği “Baçuçu” kelimesinden de esinlenildi.” Bu otel ve bağlarda kimyasallara ve zehirlere başvurulmadığından uğur böceklerinden yarasalara, tüm canlılar barış içerisinde yaşıyor. Bakucha mutfağının lezzet tasarımcısı ise otelin yatırımcısı Özcan Arca. Şarap ve yemek uyumu gözetilerek hazırlanan menülerde, hem yerel yemeklerin güncel yorumlarına hem de dünya lezzetlerine yer veriliyor. Unutulan lezzetlerimizden şerbeti, menülerinde ağız tadı değiştirici olarak kullanıyorlar. Yazın en sıcak aylarında şerbetler de tıpkı geçmişte olduğu gibi sorbeye dönüşüyor. Her akşam değişen üç veya dört başlangıç, bir ana yemek ve tatlıdan oluşan yedi tabaklık menü sunuyorlar. Menüdeki göz alıcı tabaklara örnek olarak alabalık mousse, cevizli kabak tarator, kuru domates tapenade, fırında lorlu, ısırganlı muska böreği, gelincik şerbeti, yaban mersinli, çam fıstıklı bal soslu roka salatası, ağır ateşte pişmiş oğlak, naneli, domatesli bulgur pilavını verebiliriz. Kırklareli, Lüleburgaz bölgesi etleri ile ünlü. Etler köy meralarında serbest dolaşan, geleneksel yöntemle yetiştirilen hayvanlardan elde ediliyor. Özellikle mevsiminde oğlak ve Trakya kıvırcık kuzusu vazgeçilmeyenlerden. Oteli sadece öğle ya da akşam yemeği için değil, kahvaltısı nedeniyle kalmak için kullanmanızı da öneririz. Kahvaltıda köy yumurtası, Hamitabat sucuğu, ev yapımı veya Istranca Kofçaz’dan temin edilen reçeller (mevsimine göre değişen gelincik, baharatlı kiraz, ahlat, güvem, ceviz, çam kozalağı, domates reçeli gibi bir çok alternatif var), doğal meşe balı, köy tereyağı, Trakya eski kaşarı, keçi peyniri, kimyonlu, çörek otlu taze peynirler, ekşi maya ekmekler ve taze meyveler eşliğinde brunch yapmanız da mümkün.
Eceabat’taki Hotel Caeli tam da Avrupa’daki örnekleri gibi konforlu. Otel’in açılış aşamasında ünlü Türk Şef Ali Ronay’ın danışmanlığı ile kurulan mutfağı ise oldukça keyifli ve sofistike. Otel Müdürü Ahmet Ulun, mutfak anlayışlarını şu sözleriyle özetliyor: “Çanakkale özellikle birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, kültürlerin adeta beşiği niteliğinde bir şehir. Bölgedeki verimli araziler, tarım ve hayvancılık konusunda bölgeyi ürün çeşidi açısından zengin kılıyor. Deniz ürünleri ve balık konusunda ise tam bir hazine niteliğinde. Günlük olarak en taze balığın ve deniz mahsulünün bulunabileceği, bölgesel olarak kekik kokulu yaylalarda büyüyen küçükbaş ve büyükbaş hayvanlar, biz şeflerin bulunmaz nimetleri arasında. Semt pazarları adeta yerel ve organik ürün satma yarışında. Sabah erken saatlerde bölge halkının elleriyle topladıkları birçok ot ve mevsimsel sebzeye ulaşabiliyoruz. Bir şef mutfağında başka ne ister ki! Taze yerel ürünler, dinamik bir mutfak ekibi ve güler yüzlü misafirler… Ayrıca en iyi üreticilerle çalışıyoruz; Siirtli Abdul Cebbar beyin balı, Kayserili pastırmacı Fikret’in pastırması ve sucuğu… ‘Yemek evrenseldir’ bakış açısı ile tüm kültürlerin değerlerini bozmadan bölgedeki ürünlerin çeşitliliğiyle harmanlayarak menülerimizi hazırladık.”
Hotel Caeli, Eceabat Yarımadası’nda, Kumköy mevkiinde yer alıyor. Bu yüzden tatile devam etmek istiyorsanız Bozcaada’dan Gökçeada’ya Çanakkale’nin sahip olduğu tüm tarihi hazineyi gezebilirsiniz. Aynalı Çarşı’dan Kordon’a, Saat Kulesi’nden Arkeoloji Müzesi’ne, Kilitbahir Köyü’nden Truva Antik Kenti’ne kadar birçok alternatif sizi bekliyor.
Çanakkale üzerinden yapılan uzun soluklu otomobil yolculuklarının değişmez mola noktalarından biri de Eceabat’taki Suvla Restoran. Sessiz sakin bahçesi ve özenli sunumları mekânı benzerlerinden ayırıyor. Menüsünde pek çoğu kendi yapımları olan taze kahvaltılık ve atıştırmalık seçeneklerinin yanı sıra, Gelibolu’dan sardalya tabağı, armut ile yeşil salata, taş fırından pizzalar, ev yapımı ravioli, ızgara et ve sebze seçenekleri bulunuyor.
Tekirdağ’da Karaağaçlık mevkiindeki Barbare Bağları’nın tam ortasında yer alan Barbaros Bağ Evi, belki de bu destinasyonun en yoğun noktası. Keyifli manzarası, lezzetli yemekleri ve son dakika bile gitseniz her zaman hazır olan nefis köfte ve salatasıyla iyi bir seçenek. Özellikle pazar brunch’ları çok lezzetli… Çok fazla etkinliğe de ev sahipliği yapan bu popüler restorana gitmeden önce rezervasyon yaptırmayı ihmal etmeyin. Gittiğinizde keyifli bir yürüyüş yapmadan da dönmeyin. İstanbul’a biraz daha yaklaşmaya başladığımızda son 10 – 15 yılda Trakya Bağ Rotası kapsamında isimlerini duymaya başladığımız birçok güzel bağ ve irili ufaklı restoran ile Şarköy-Mürefte & Uçmakdere hattı harika bir seçenek. Mürefte’den nefes kesen, bir o kadar da heyecan dolu ve görkemli sahil yolu ile Uçmakdere’ye geçebilirsiniz. Çay bahçelerinden balıkçılara, nefis yeme – içme seçeneklerinin yanı sıra köylerin ve manzaranın güzelliği karşısında büyülenebilirsiniz. Bölgedeki şatolar arasında Chateau Kalpak, İtalya ve Fransa’daki örnekleri ile yarışacak bir konuma ve mimari güzelliğe sahip.

1 2 3