Bu ay İran’da doğup da sanatıyla dünyaya yayılmış iki ismi ağırlıyoruz.

 

Video ve fotoğraf alanlarındaki çalışmalarıyla İran sanatının gözdelerinden Shirin Neshat ve siyah-beyaz çizimleriyle Metropolitan Museum of Art’a kadar ulaşmayı başaran Samira Abbassy ile söyleşme fırsatını yakaladık. 26-28 eylül’de ArtInternational Sanat Fuarı’nda Neshat ve Abbassy gibi birçok İranlı sanatçının eserleriyle tanışacağız.

 

samiraabbssygal2

Image 4 of 6

SAMIRA ABBASSY
1965 yılında Ahwaz, İran’da doğan sanatçı Samira Abbassy, çocukken Londra’ya taşınıyor. 1988 yılından beri New York’ta yaşayan Abbassy, yağlı boya tabloları ve siyah beyaz çizimleriyle tanınıyor. Sanatçının çalışmaları “The Metropolitan Museum of Art”, “The British Government Art Collection”, “The Britisih Museum”, “The Burger Collection” gibi dünyanın önde gelen koleksiyonlarında yer alıyor. Abbassy İstanbul’a Hosfelt Gallery eşliğinde geliyor.

İran’da doğdunuz, İngiltere’de büyüdünüz ve şimdi New York’ta yaşıyorsunuz. Kendinizi kültürel ve sanatsal açılardan en çok nereye ait hissediyorsunuz?
İki yaşındayken ailemle birlikte İran’dan ayrıldım. Beyazların çoğunlukta olduğu Britanya’da kendime hep “Ben kimim?”, “Nereden geliyorum?” gibi soruları sormak zorunda kaldım. Tamamen idrak edemeden ailemin kültürünü yorumlamaya çalışıyordum. Yolculuğum, farklı dilleri, adetleri ve hikâyeleri birbirine bağlamaya dönüşmüştü. Kültürümün ikilemli taraflarını sorguluyordum; entegrasyon, aitlik ve boşlukları doldurmak. Böylelikle ben de yalnızca bir çocuk olarak tanıdığım memleketimle ilgili hikâyeleri yeniden yorumlayan bir “Düşsel Tarihçiye” dönüştüm. Salmon Rushdie’nin dediği gibi “Hayali vatanlar ve ayaklarımın altındaki kültürel zeminleri yarattım.” Sanki sürüldüğüm bir “düşler ülkesinin” büyükelçisi olmak zorundaymışım gibiydi.
Londra’dan New York’a gelmenin etkisi ise hâlâ sarsıntılarını hissettiğim ilk geçişime nazaran neredeyse sıfır. Artık kültürel bölünmenin huzursuzluğunu hissetmiyorum. Buraya ve şimdiye aitim. Yıllar boyunca ait olmayı öğrendiğimi fark ettim. Bence bu, hepimizin kendi dünyalarımız için verdiği bir karar. Kendimizi ait olmadığız bir yerde bulunca, insanlık güdümüz ortak bir payda buluyor, adapte oluyoruz.