Bu ay İran’da doğup da sanatıyla dünyaya yayılmış iki ismi ağırlıyoruz.

 

Video ve fotoğraf alanlarındaki çalışmalarıyla İran sanatının gözdelerinden Shirin Neshat ve siyah-beyaz çizimleriyle Metropolitan Museum of Art’a kadar ulaşmayı başaran Samira Abbassy ile söyleşme fırsatını yakaladık. 26-28 eylül’de ArtInternational Sanat Fuarı’nda Neshat ve Abbassy gibi birçok İranlı sanatçının eserleriyle tanışacağız.

 

shirinneshatgal

Image 3 of 6

En son seriniz “Our House is on Fire” (Evimiz Yanıyor), Mısırlı sıradan insanların, üzerlerinde el yazısıyla şiirler yazılmış portrelerinden oluşuyor. Bu proje nasıl oluştu?
“Our House is on Fire”, Rauschenberg Vakfı tarafından bana verilmiş, içerisinde insancıl bir tarafı olan ve tarafımdan seçilecek hayır kurumlarına bağışlanmak üzere kâr amacı güden bir projeydi. Bu görev sıradan vatandaşlarla çalıştığım ilk deneyimimdi. Istırabı ve sefilliği yakaladığım bir dizi portreden oluşuyordu. Pek çok yönden bu görev beni bir belgesel çekiyormuşum hissine kaptırdı. Sanatçı olarak karakterlerimi kendim araştırıyor ve onlara ulaşıyordum. Sonrasında kaybın, yoksulluğun ve hastalığın hikâyelerini paylaşan bu yaşça büyük kadın ve erkeklerle röportajlar yaptım. Deneyimim hem çok acıklı hem de çok anlamlıydı. Trajik yaşam koşullarına rağmen bu kişilerin ne kadar haysiyetli, onurlu ve cömert olduklarını keşfettim.

Türk kadınları, kültürü veya yaşam tarzı ile ilgili bir şeyler yapmayı planlıyor musunuz?
Türkiye’de iki video çektim. 1997’de “Shadows Under the Web” (Ağın Altındaki Gölgeler) isimli videoyu İstanbul’da, 2000 yılındaki “Soliloquy”u (Monolog) ise Mardin’de çekmiştim. Her iki çekimi de son derece büyük keyif alarak gerçekleştirdim ancak ikisi de Türk kültürü veya kadınlarıyla ilgili değildi. Belki bir gün böyle bir proje üzerine odaklanabilirim.

Takip ettiğiniz Türk sanatçılar kimler?
Çağdaş Türk sanatçıları çok yakından tanıdığımı söyleyemem, yalnızca uluslararası düzeyde aktif olanları biliyorum. Çok güçlü bir sanatçı ve film yapımcısı olduğunu düşündüğüm Kutluğ Ataman’la, harika bir yönetmen olan Yeşim Ustaoğlu’yla ve çok büyük bir hayranlık duyduğum Orhan Pamuk’la arkadaşlığım var.

Yakın gelecek için planlarınız neler?
Geçtiğimiz yıllarda hayallerimdeki en büyük proje Mısırlı efsanevi şarkıcı Oum Kulthum ile ilgili çekeceğimiz filmin gelişimi ve hazırlanışıydı. Böyle büyük bir efsane ile ilgili bir biyografi yapmak pek de kolay değil. Senaryoyu birçok kez tekrar yazmak zorunda kaldık. Ancak şimdi filmin gidişatından çok memnunum ve 2015 yılında bu filmi çekmeyi umuyorum. Ayrıca Kasım ayında Doha’daki çağdaş sanat müzesi “Matfat”ta kişisel bir sergim gerçekleşecek, ona hazırlanıyorum.