joyceh-2

JOYCE HSIANG & BIMAL MENDIS
PROJE KÜMESİ: GEZEGENİ TASARLAMAK
PROJENİN ADI: THE CITY OF 7 BILLION
“The City of 7 Billion” hâlihazırda devam etmekte olan bir proje ve dünyayı kocaman bir şehir olarak ele alıyor. “Şimdiki zaman çoktan geçmişin bir parçası oldu. Bugün yedi milyar olan şehir, 2050’ye kadar 9 milyar olacak” diyor ikili. Proje şehir ve kırsal, doğu ve batı, devlet ve sınırlar gibi ikiliklerle ilgileniyor. Joyce Hsiang ve Bimal Mendis Yale Üniversitesi’nde dekan yardımcıları olarak görevlerine devam ediyor. İkili daha önce dünyanın önde gelen tasarım ve mimarlık şirketi OMA’da da çalışmışlardı.

Kısa bir süre önce okuduğum bir makalede, sınır kavramının yakında belirginliğini kaybedeceği yazıyordu. Artık insanları milliyetleriyle sıfatlandırmaktan da pek hoşlanmıyoruz. Bu fikirlerden yola çıkarsak sizce geleceğin beyinleri dünyayı nasıl tasarlayacak?
Dünya tamamıyla hatta belki de kesin bir şekilde insanların yaptıklarıyla dönüşmeye devam ediyor. Şu anda yaşayan yedi milyar insan, bizden önce bu dünyada yaşayan milyarlar farkında olmasa da, dünyanın tasarımcıları ve müteahhitleridir. Bu bağlamda dünyaya nasıl baktığımızı bir kez daha gözden geçirmemiz gerekiyor ve tasarımı da bu bakış açısıyla ele almalıyız. Politik ya da ekonomik sınırlar artık bizi ilgilendirmiyor. Çünkü dünyanın tasarımı kolektif bir aktivitedir!

Birçok metropolde olduğu gibi İstanbul’da da belirli bir şehir merkezinden bahsetmemiz olanaksız. Toplu taşıma, merkez ve banliyö sınırlarını da belirsiz hale getiriyor. Bu iki bölge arasındaki sınırların kalkması ne derecede doğru sizce?
Bir zamanlar toplu olan her şey elbette parçalara ayrılacaktır. Kentleşme dediğimiz şey çeşitli evrimlerden geçiyor, değişiyor ve en geleneksel sınırlar bozuluyor. En sonunda da dünya tek bir koca şehre dönüşüyor. Dünyanın hangi bölgesinde yaşarsanız yaşayın, merkezde ya da ücra bir köşede tarım, endüstrileşme, gözetlenme ve kirlilik gibi temel şeyleri gözlemleyebilirsiniz… Hepsi de kentleşmeyle alakalıdır. Bu yüzden iki bölge de hem birbirine karışmıştır hem de ayrıdır.

Gelecekte daha mutlu olmak için nasıl şeyler ya da neler tasarlamalıyız?
Çeşitli alanlar, şehirler, araç gereçler tasarlayabiliriz. Kendi çevremizi de baştan yaratabiliriz. Ancak bu tasarım sadece belirli bir grup insanı mutlu edecektir. Tabii hedefi büyüterek meydan da okuyabiliriz. Birlikte ve daha geniş kitlelere ulaşarak birini mutlu ederken bir başkasını mutsuz etmeden bir şeyler tasarlamayı öğrenmeliyiz. Kaldı ki bu sorunun çok daha kolay bir yanıtı olmasını dilerdik.

Ne zamandır “City of 7 Billion” projesi üzerinde çalışıyorsunuz?
Aslında üç yıldır. Ancak son yedi yıldır üzerine kafa yorduğumuz sorunların ve devam ettiğimiz birtakım başka projelerinin neticesinde bu konuya geçerek gitgide büyüyen nüfus üzerinde yoğunlaşmaya karar verdik.

Dünyanın limitleri olduğunu düşünüyor musunuz?
Dünyamız muazzam bir büyüklükte. Ya da hayal gücümüz kadar sınırlı. Yaşadığımız dünya gezegenden daha büyük olmaya başladı. Günlük yaşantımız binlerce kilometre uzaklıktaki araçların bulunduğu kozmolojik ağlarla ayrı düşünülemez hale geldi. Bu, daha önceki nesillerin kavrayabileceği bir şey değildi. Belki sadece kreatif birkaç kişi görebiliyordu. Öte yandan ayağımızı bastığımız noktanın hemen altında yatan şey hakkında da hiçbir fikrimiz yok. Bildiğimiz tek bir şey var, o da kolektif hayal gücü limitleri aşarak dünyayı çözebilmemizde bizi yarı yolda bırakmıyor.

Projeniz bienal kapsamında nasıl hayat bulacak?
Projemizin bir kısmında büyük ölçekli çizimler yer alacak. Bunlar yarattığımız ortamı anlatıyor. Bu yarattığımız yeni çevrede nasıl hareket ettiğimizi, bizi çevreleyen maddesel ve tinsel ağlarla olan ilişkimizi gösteriyor. Farklı yaşam katmanları arasında nasıl gidip gelebildiğimizi de gözlemleyebileceksiniz. Çizdiğimiz yol yer altındaki madenlerden gezegenimizi çevreleyen uydu araçlarına kadar uzanıyor. Altı metre çapındaki bu çizim tavandan aşağıya kadar uzanıyor ve aynı zamanda deniz, hava, kara gibi ulaşım ağlarını da gösteriyor. Diğer çizimler ise hayati kaynaklarımızı bize sunan ve yerin 900 metre ile 9000 metre altında saklı olan altın, bakır ve tuz madenleri, nükleer silah santralleri, petrol kuyuları, petrokimya depoları, çöp sahaları ve buzul altı nehirleriyle bambaşka bir dünyayı betimliyor.

1 2 3 4 5