Çok yönlü sanatçı Tunca ile Yeldeğirmeni’ndeki atölyesinde buluştuk ve sanatsal pratiğinden yaşadığımız kente kadar pek çok konuyu konuştuk. Tunca ve Hera Büyüktaşçıyan’ın işlerini bir araya getiren ve izleyicileri İstanbul surlarında düşünsel bir gezintiye davet eden “Çünkü Biz Olmadığımız Yerdeyiz” sergisi, 22 Ekim’e kadar kasa Galeri’de görülebilir.

tunca-atolye-detay5

Yeldeğirmeni’ndeki atölyeni Çağrı Saray ve Mehmet Öğüt ile paylaşıyorsun. Ne zamandır bu atölyedesiniz, burada sıradan bir gününüz nasıl geçiyor?
Beş buçuk senedir Yeldeğirmeni’ndeyim. Birkaç sene önce Çağrı’yla, geçen kış da Mehmet’le paylaşmaya başladık atölyeyi. Sıradan bir günüm şöyle akıyor; küçük bir çocuğum olduğu için sabahları oldukça erken kalkıyorum. Haliyle atölyeye de erkenden geliyorum. Sanatçı arkadaşlarla çay, kahve sohbetinden sonra çalışmaya başlıyorum. Öğlen yemek molası veriyorum. Sonra tekrar çalışıyorum ve akşam oğlumla biraz daha vakit geçirebilmek için eve dönüyorum. Çağrı ve Mehmet farklı saatlerde geliyorlar atölyeye, ortak geçirdiğimiz vakitler de ikindi sonrası oluyor genelde. Bu buluşmalarda fikirler, işler, haberler, dertler ve sevinçler paylaşılıyor.

Atölyede beraber geçirdiğiniz zaman sanatsal pratiğe ne şekilde yansıyor?
Genelde yaptıklarımızı, yapacaklarımızı ilk öğrenen kişiler oluyoruz. Düşüncelerimizi paylaşarak birbirimizi sanatsal bağlamda beslemeye çalışıyoruz. Bu benim açımdan çoğunlukla sanatsal pratiğime olumlu yönde etkisi olan bir durum, keyfini çıkarıyorum.

Buraya taşındığınızdan beri mahallede ciddi bir kentsel değişim ve dönüşüm oldu. Bir sanatçı olarak bu süreci nasıl değerlendiriyorsun?
Berlin Duvarı yıkıldıktan sonra şehrin belediyesi Doğu Berlin’de sosyal hayatı canlandırmak için, o bölgede sanatçılara atölyeler veriyor ve ardından çevrede kafeler açılıyor; tabii kentsel dönüşüm denilen duruma da maruz kalınıyor. Orada bilinçli, bizde ise kendiliğinden oluşuyor bu durum. Biz sanatçılar bu sürecin öncelikli sebeplerinden biriyiz aslında, istemeden sebep olduğumuz bir durum bu ne yazık ki. Bir diğer sebep de sosyolojide “slumming” diye geçen kavramla açıklanabilir; sosyo-ekonomik olarak üst sınıfta yer alan bireylerin sadece merak ettikleri, moda olmaya başladığı ya da sırf canları sıkıldığı için daha alt seviyedeki yerlerde ev/işyeri tutup yaşamaları, çalışmaları. Bizdeki durum da biraz böyle sanki; bu tip insanlara yeni alanlar yaratmak için yapılan rant oyunları. Bu oyuncular şimdilerde Yeldeğirmeni’nde top koşturuyor. Şu anda yanılmıyorsam 100’ün üzerinde kafe var semtte. Sürekli yeni ofisler açılıyor, alternatif dükkânlar, trendi mekânlar çoğalıyor. Ancak yardım ve destek aldığım insanları kaybediyorum; karşı komşum elektrikçi kapattı, kafe oldu. Mahallenin marangozu taşındı, yerine yine kafe açıldı. Kiralar artıyor, yakında sanatçılar da öğrenciler de gitmek zorunda kalacak.

1 2 3