Tiyatronun Türkiye’deki konumu tartışıladursun, bazı mekânlar var ki, oyunlarını kapalı gişe oynuyor. Kimi seyirciyi sokakta bir yolculuğa çıkarıyor, kimi doğaçlama ile izleyeni oyuna dâhil ediyor. Kimi tiyatroyu bir kafeye taşıyor. Dolayısıyla bu yeni tiyatrodan herkes çok memnun.

9

Image 9 of 10

Bu işe adım attığınızda alternatif tiyatro yapan bir ekip olarak zorluk yaşadınız mı?

İ.N.: Zorluklara odaklanmak yerine işin eğlenceli kısmına odaklanmaya çalıştık, bunun da faydasını gördük.

B.E.: Seyircinin olaya ısınması, koltukları doldurması, oyuncuların bu türe ayak uydurması zaman aldı. Bugün geldiğimiz noktada seyircilerle oyuncular beraberce eğlenip keyfini çıkarıyor diyebiliriz.

Türkiye’de tiyatroya bakışı nasıl görüyorsunuz?

İ.N.: Bu çok uzun bir mesele ama genelde olumsuz bir iklim var. Yine de iyi bir şeyler yaparsanız mutlaka reaksiyon alır. O yüzden olumsuzluklara değil, iyi bir şeyler yapmaya odaklanmakta fayda var.

B.E.: Tiyatro Türkiye’de hiçbir zaman bir numaralı sanat dalı olmadı, büyük saygı duyulmasına rağmen toplumun her kesiminin ilgisini televizyon ve sinema kadar çekmediği de bir gerçek. “Tiyatro seyircisi neden az?” diye sorulur hep, aslında tiyatro seyircisi az değil. İyi iş her zaman salonları doldurur.

Tiyatro oyunu ve doğaçlama tiyatro arasında nasıl bir fark var?

İ.N.: Tiyatro oyununda bir yönetmen ve yazılı bir metin var. Doğaçlama tiyatroda ikisi de yok. Oyuncu hem yazıp, hem yönetip, hem de oynamak zorunda.

B.E.: Hem oynayan için hem izleyen için ikisi çok farklı türler. Senaryo, kurgu, dekor, kostümün birinde olup diğerinde olmaması gibi büyük farklar var. Bir de seyircinin gözünden farklar var. Tiyatro oyununa gelmeden önce seyirci ne izleyeceği ile ilgili genel fikir sahibi, doğaçlama tiyatroda ise oyuncu var, seyircinin beraber oluşturdukları hikâyeler var. Gelmeden önce seyirci merak ediyor. Geldikten sonra olayın içine girip parçası olduğunu hissediyor ve oyuna kendini kaptırıyor.