james

JAMES BALDWIN
“Giovanni’nin Odası” kitabıyla dünya çapında büyük üne kavuşan ABD’li siyahi yazar ve eleştirmen James Baldwin, hayatı boyunca uzun yıllar İsviçre, Fransa ve Türkiye’de yaşamış. “Giovanni’nin Odası” kitabında sadece siyahilerin değil, gay ve biseksüel erkeklerin de toplumdan gördüğü baskıları, ikilemleri ve yaşadığı psikolojik zorlukları kaleme alan yazar, 1940’ların sonunda henüz bir ergenken gay olduğunu anlamış. Doğum yeri olan New York’ta baskı altında daha fazla yaşayamayacağını keşfedince de Fransa’ya doğru yola çıkmış. 1961 yılında bir gün, zamanında New York’ta tanıştığı ünlü aktör arkadaşı Engin Cezzar’ın kapısını çalmış. Söylentilere göre Baldwin, Cezzar’ın “Giovanni’nin Odası”nın Broadway prodüksiyonunda oynamasını istiyormuş ama proje hiç gerçekleşmemiş. 27 Mayıs Darbesi’nin ardından yeni yeni toparlanmaya başlayan İstanbul’da geçirdiği yedi yıl boyunca kimsenin onu tanımaması, röportaj talebinde bulunmaması, tercihleri ve ırkı yüzünden baskı görmemesi ona huzur veriyor, vaktinin çoğunu yazarak, ev partilerinde geçiriyormuş. Hatta “Another Country” kitabını bir partide, mutfak masasında tamamladığı söyleniyor. İlk ziyareti sonrasında sık sık İstanbul’a gelen James Baldwin, Gümüşsuyu’nda yaşamış ve “The Fire Next Time” kitabının bir kısmını burada yazmış. Baldwin, Martin Luther King, Jr’ın ölümünden sonra dünyada huzur bulduğu tek yerin İstanbul olduğunu da sık sık dile getirmiş. Hatta Yaşar Kemal’le olan bir sohbetinde “Burada özgür hissediyorum” dediğinde Kemal’in cevabı; “Jimmy, sen Amerikalı olduğun için böyle hissediyorsun” olmuş.
“Kim olduğumu ve ne yapmam gerektiğini keşfettiğim yer” dediği İstanbul’da huzur bulmayı başaran nadir insanlardan biriydi Baldwin. Kaldığı dönemlerde Gümüşsuyu ve Beyoğlu’nda dolaşmayı sever, genelde arkadaşlarının ev partilerinde sosyalleşir ve çalışmak için evine kapanırdı. Kim bilir, belki şimdilerde gelse, komşularını rahatsız etmemek adına partilerini Taksim’deki Madhouse Parti Evi’nde verirdi. Gümüşsuyu’nun başında yer alan Gezi İstanbul’da sabahları kahvaltı yapar, akşamları dostlarıyla uzun ve keyifli sohbetler eşliğinde akşam yemekleri yerdi. Veya daha sakin bir yer olduğu için Ek Biç Ye İç’i tercih edebilir; kendi yetiştirdikleri ürünlerle yaptıkları çorba ve salataları tattıktan sonra mekânın müdavimi olurdu. Sessizce kitap okumak için sık sık Urbanitas Cafe & Kitabevi’ne uğrar, kendisi de bir oyun yazarı olduğundan Sahne Aznavur veya Kumbaracı50 Sahnesi’nin sergilediği aykırı oyunları izlemek için tiyatroya gider; 25 Kasım’da Sahne Aznavur’da Nâzım Hikmet’in kaleme aldığı “Taranta Babu’ya Mektuplar” oyununu izlerdi.

1 2 3 4 5 6 7