İnsanların giyim-kuşam biçimiyle şehirleri karakterize eden yapılar moda ile mimariyi melezleyerek marka iletişimi sürecinin temel yapı taşını oluşturuyor.

HERMÈS

Image 6 of 9

Renzo Piano Building Workshop mimarları ve Rena Dumas’nın ortak çalışmasıyla tasarlanan Hermès’in Tokyo’daki mağazası, göze çarpan mimarisiyle şehrin sihirli fanusu olarak kabul ediliyor. Mağaza, alışveriş için ayrılmış geniş alanının yanı sıra workshopları, ofisleri, sergi ve video alanlarıyla farklı dinamiklere sahip kompakt müze olarak tanımlanan bina; yapı, estetik ve teknolojik öğeleri içinde barındırıyor. Tokyo şehrinin hareketli karakterini de göz önünde bulunduran mimarlar, ışıl ışıl parlayan bir tasarım kurgulayarak markanın şehirle olan ilişkisini en üst düzeyde tutmaya çalışmışlar. Tüm dış cephesinin camlarla döşendiği yapı endüstriyel bakış açısının estetik çizgiyle birleşimi olarak yorumlanabilir. Aslında bu camlar, şehrin gürültüsünü kesmeye yarayan kalkan görevi görüyor. Mağazanın dışarıdan görülen dinamik yapısı hedef kitleleri çekerken, iç mimarisi ise dinginliği hissedebilmenize olanak sağlıyor. Markanın uyguladığı en güzel stratejiyse iki ayda bir yeniden oluşturulan vitrin tasarımları. Her bir vitrinin belirli bir temayla oluşturulması, markanın kendini durmadan tazelemesine ön ayak oluyor. Hermès hanedanlığından merhum Jean-Louis Dumas tarafından 1987’de ortaya atılan bu fikir, içinde bulunduğumuz çağa göre yeniden yorumlanarak sezon modasını belirlemeye devam ediyor. Tasarımlar ise hedef kitlelerin oldukça ilgisini çekerek markanın tanıtım üzerinden katkı sağlamasına neden oluyor.