Hayatımıza giriş tarihi kesin bilinmemekle birlikte M.Ö. 2500 yılından bugüne, fakirlerin beslenmesi için üretilen ekmek benzeri yiyecek; yaklaşık 250 yıl önce Napolili fırıncılar tarafından da geliştirilerek günümüze pizza adıyla gelip, ‘yoksulluktan doğan damak zenginliği’ olarak yerleşiyor. “Margherita pizza”, bu isim, 1889 yılında Kral Umberto ve Kraliçe Margherita di Savoia’nın, kulaklarına çok sık çalınan, zaman zaman saray mutfağından gelen güzel kokulu pizzayı iyi bir elden yemek istemeleri ve bu konuda üstat Raffaele es Posita’yı saraya getirtmeleri ile oluşmuş. Mozzarella, domates ve fesleğen üçlüsü ile hazırlanan (o ana kadar ismi olmayan) ve İtalya bayrağı renklerinin buluştuğu bu pizzaya Kraliçenin ismini vermiş Raffaele.

Cahit Özlü ise, bu gelişmişliğin içine ayakkabı sektöründe hem kendi markasını (Roberto Lenzi) yaratan, hem de bilinen Türk markalarına üretim yapan bir iş adamı. Daha sonra Özlü, eşi Nilgün Hanım ile İtalya’ya moda gezilerine giderek orada da pizza ile kaynaşıyor, zaman içinde İtalyanca’yı da ilerletiyor ve ihracata yönelerek pizza tutkusu başlıyor. Çift, önce kendilerini “Artık emekliliğimizi yaşayacağız, Bodrum’a yerleşeceğiz.” diye kandırdılar. Başta kendileri olmak üzere kimse inanmadı. Bütün yaz Bodrum’u yaşadılar. Tatil, çevrelerini incelemelerine yaradı tabii ve olanları gördüler. İnsanlar güzel olan şeyleri yiyorlardı. Evde yaptıkları amatörce çalışmalar, aldıkları birkaç eğitim programlarının üstüne bir de ustalık eğitimi almak için pizzanın anavatanı Napoli’ye gittiler. Burada dostları Enzo Broccoli’nin yardımıyla Napoli’nin en iyi pizzacılarından Pizzeria di Napoli ve Pizzeria di Matteo’nun patronlarından uzunca bir dönem eğitim aldılar. Roma ve Napoli pizzası arasında ki un, su ve malzeme farkının ne derece önemli olduğunu, iyi bir taş fırının pizzaya nasıl bir değer kattığını bu ustalardan öğrendiler. Kısaca lezzet peşinde koşulan uzun yılların sonunda kurulduPizzeria Cè.