DL02-Telhan,-Orkan-Biorealize_MDS-9659

ORKAN TELHAN
PROJE KÜMESİ: YAŞAMI TASARLAMAK
PROJENİN ADI: 1001 SIMITS
Yrd. Doç. Dr. Orkan Telhan disiplinler arası bir tasarımcı. Arayüzler, medya, kültürel ve çevresel konulara değinen objeler üzerinde araştırmalarını sürdürüyor. Pennsylvania Üniversitesi’nin Tasarım Okulu’nda öğretimine devam ediyor. Aynı üniversite tarafından desteklenen Microbial Design Studio’nun da ekibinde. Sentetik biyoloji, biyolojik tasarım ilgi alanları arasında. Microbial Design Studio ise genetiği modifiye edilmiş organizmaların tasarım süreçlerinin incelendiği bir biyoloji laboratuvarı.

Tasarım ve bilim tamamıyla farklı iki disiplin. Her ikisi de sizin ilgi alanınız. Benzerlik ve farklılıklardan bahsedebilir misiniz?
Ortak noktaları bence şu: Her ikisinde de ulaşılabilen bir ustalık seviyesi yok. Her ikisi de yaratımcı ve hassas disiplinler. Sürekli kendilerini yeniliyorlar. Her ikisiyle de aynı anda uğraşmaktan büyük zevk alıyorum. Ancak farklılıkları şu: Dünyaya farklı perspektiflerden bakmanızı sağlıyorlar. Bilim, şeylerin ortaya çıkış nedenleriyle ilgilenir. Tasarım ise insan doğasının karmaşık yapısıyla ilgilenir ve şeyleri bir araya getirerek onlara anlam ve değer katmaya çalışır. Soyut araştırmalar laboratuvarlarda yapılır. Yeni şeyleri üretmenin, kontrol edebilmenin ve yetiştirmenin yollarını burada ararsınız. Ancak bunları hayata adapte edebilmek için de tasarıma ihtiyaç duyarsınız. Tasarımcılar arz ve talepleri karşılarlar. Ama bunlar artık çok kaba genellemeler. Bugün tasarımcılar bilgi üretiyorlar, bilim insanları da muazzam yeni aplikasyonlar üretmeyi başarıyorlar.

Tasarım Bienali’nde yer alacak çalışmanızdan biraz bahsedebilir misiniz?
Yıllar boyunca çok farklı şeyler tasarladım. Yeni materyaller, binalar, makineler, yaşayan organizmalar, medya, ara yüzler ve yazılımlar. Bugünlerde biyolojik tasarım başlıklı yeni bir alanda çalışıyorum. Yaşayan organizmalarla güvenli bir şekilde tasarım yapmaya odaklanıyoruz. Daha etik ve sağduyulu bir şekilde yemek, üretmek ve inşa etmek üzerine odaklanıyoruz. Bu bölüm aslında doğayla olan ilişkimizi yeniden sorgulamamızı sağlıyor. En önemli sorumluluğun ise insanın tasarımında olduğunu gözlemledim diyebilirim. Tasarladığımız en eski şey büyük ihtimalle kendimiziz. Buna yediğimiz şeylere karar vererek başladık. Bu yüzden beslenme alışkanlıklarıyla oldukça fazla ilgileniyorum. Yiyecekleri de birer araç olarak kullanıyorum. Son zamanlarda daha sıkı, güçlü ve fit vücutlar tasarlamak bir takıntı oldu. Hepimiz kendi imajımızı tasarlamak istiyoruz. Ancak artık bu vücut imajının ötesinde düşünmemiz gerekiyor. Dış görünüşümüzle ilgilendiğimiz kadar içimize de dönüp bakmalıyız. Davranışlarımızı belirleyen yiyecek ve mikroorganizmaların ilişkisini incelememiz gerekiyor. Tasarım Bienali’nde bir makine sergileyeceğim. Yaşayan organizmalar ile tasarımın ilişkisini ve organizmalar barındıran simitleri göstereceğim. Simitler 30 günlük bir beslenme programının parçası. Ve bize sadece sağlığımızın değil, modumuzun, tutkularımızın ve ruhumuzun da nasıl değiştiğini gösterecek.

DL02-Telhan,-Orkan-Biorealize_MDS-9641

Bir robot tasarladığınızı hayal edin. Ona bir hayat vermek zorundasınız. En temel özellikler ne olurdu?
Bir robot tasarladığınızda ona ne yapması gerektiğini söylemeniz gerekiyor. Robotlar, kendi başlarına sıfırdan bir şey üretemezler. Hayatlarını da tasarlamanız gerekiyor. Yaşayan bir organizmayı tasarladığımız zaman ise hâlihazırda var olan bir canlıyı manipüle etmiş oluyoruz ama… Mesela mayanın genetiğiyle oynayarak insülin üretmek gibi… Zamanla organizmaların genetiği değişir ve işlevlerini planlardaki gibi göstermezler. Yeniden üretime geçerler. Robotlar ise bozulur ve çalışmazlar. Oldukları şeyden çok da fazla şaşmazlar. İşte bu noktada bakteriler ve robotlar birbirlerinden ayrışıyor. Kimse bakterilere, kuşlara, çiçeklere ve tavşanlara yarın ne yapmaları gerektiğini söylemez. Onlar yaşamaya devam ederler. Bazı kimyasal robotlar canlı hücrelere eş değer olabilirler. Ancak işte problem burada yatıyor. Onları yarattığımızda programlamamız da gerekiyor. Kendi başlarına evrimleşemezler. İşte bu da çözemediğimiz bazı gizemlerin başında geliyor.

Mutluluk ve tasarım arasında bir bağ kurabilir misiniz?
Tasarım kreatif ya da eleştirel bir şeydir. İlla da mutlulukla bir ilişkisi olmaz. Bazen bazı tasarımlar hayatımızı daha kolaylaştırır. Bu da bizi mutlu yapabilir. Ancak bazen de bu kolaylıklar limitlerimizin farkına varmamızı sağlar ve bizi mutsuzlaştırır. Nükleer bombalar tasarlanmış birer objedirler. Ancak bütün dünya keşfedilmemiş olmalarını umuyor. Öte yandan bütün o mezbahalar hakkında seyrettiğiniz belgeselleri bir düşünün. Hayvanları öldürebilmek için çok iyi tasarlanmışlardır. Bu beni ve birçok insanı pek de mutlu etmiyor. Eğer tasarıma sadece tüketim gözünden bakacak olursak davranışlarımızı değiştiremeyiz. Tasarımın bizi mutsuz etmesine izin de vermeliyiz. Böylece çevreye ya da bazı başka türlere zarar vermemek adına yeni yöntemler üzerine çalışabiliriz. Tasarımı göz önünde bulunduracak olursak en yetkili türüz diyebilirim. Ancak en mutlu olduğumuzu söyleyemem. Tasarım bize şunu anımsatır: Eğer davranış şekillerimizi değiştirmezsek kaynaklarımız biter ve en sonunda yok oluruz.

2 yıl, 20 yıl… Öncesi ya da sonrası… Dünya ne zaman daha iyi tasarlanmış bir yerdi, ya da öyle bir yer olacak?
Her zaman değişecek bu. 20 ya da 50 yıl sonra dünyada yeni tasarımcılar, bilim insanları, mühendisler olacak. Ve umuyorum ki hepsi de birlikte çalışır. Milyarlarca insanın tutumlarını değiştirmezsek kaynaklarımız, yiyeceklerimiz ve materyallerimiz son bulacak. O anda bu dünyayı daha iyi bir yer yapamayacağımız aklımıza gelecek ve yaşayabilmek adına yeni gezegenler keşfetmeye başlayacağız. Ancak tasarım elimizdeki en güçlü araç. İhtiyaçlarımızı karşılayarak gelecekte yüz yüze geleceğimiz sorunlara şimdiden uyum sağlayabiliriz. Ben optimist bir insanım ve radikal değişiklikler yapabilmek için elimizde birçok kreatif seçeneğin olduğunu düşünüyorum. Yeni tasarım yolları bulabilmek ve daha önemlisi mutsuz insanlar olmanın sorun teşkil etmediğini kabul etmek zaman alacak. Ancak sonunda doğayla olan ilişkimiz de düzelecektir.

1 2 3 4 5