“Hedwıg ve Angry Inch”in Türkiye turnesi başladı. Biz de Hedwıg’in ilk gösterisini izleyip kendisiyle konuştuk ve size ondan mesaj getirdik: Aşka ve müziğe âşık Hedwıg, hikâyesini dinlemek isteyen herkesi gösterisine bekliyor. Bu arada Hedwıg’i yakından tanıyan yılmaz sütçü’nün de bu gösteriye dair söyleyecekleri var!

 

tiyatro-g2

YILMAZ SÜTÇÜ’YE…
Bir insanı (karakteri) bu kadar net hissedebildiğim az oyun izledim. Siz seyirciye ne yaptığınızın farkında mısınız? Yani gerçekten soruyorum bunu. Önde oturuyordum ve ağladığım birkaç yer oldu. Seyirci sizi hissediyor, siz de seyirciden sahneye ulaşan duyguyu/duyguları hissettiniz mi?
Çok teşekkür ederim. Hissediyorum tabii ki, karşılıklı hissediyoruz! Zaten bazen öyle bir enerji akışı oluyor ki algısı en kapalı insan bile hissediyordur. Seyirci bana bunu yaşattığı için çok şanslıyım.

Bir erkek olarak “transseksüel bir kadına” dönüşmek sizin için nasıl bir yolculuktu?
Her şeyden önce ilk ihtiyacım olan şeyin cesaret olduğunu fark ettim. Fiziksel dönüşüm bunun eğlenceli tarafıydı belki de… Oyun başlarken sahneye seyircilerin arasından çıkıyorum, biliyorsunuz. Oyuna çıkarken giriş kapısına ulaşmak için AVM’nin yemek katından geçmek zorundayım. İlk oyunda hamburger yerken yanından Hedwig geçen insanların bakışlarını çok iyi hatırlıyorum. Neyin içinde olduğumu ilk orada anlamıştım. Sonradan alıştım, bununla baş etmeyi öğrendim.

İyi düşünülmüş ve çalışılmış bir prodüksiyon tam manasıyla. Projenin varoluş serüvenini anlatabilir misiniz? Siz neden bu oyunu sahnelemek istediniz? Oyunun yazarı John Cameron Mitchell’dan nasıl izin aldınız?
Çok teşekkür ederim. Hikâye biraz uzun… Hedwig benim hayal projemdi. İki yıl önce ABD’ye gittiğimizde isteyip de izleyemediğimiz tek oyun olmuştu. Neil Patrick Harris yeni “Tony” (The Antoinette Perry Awards for Excellence in Theatre) almıştı ve kapalı gişe oynuyordu. Dönünce uzunca bir süre şarkıları dinledim ve metni araştırmaya başladım. Okudukça da âşık oldum. “Kimse yapmasa bari!” diyordum içimden. “Şarkıları ben çevirsem nasıl olur acaba?” diye düşünürken, bunu Kazan Dairesi’nin yönetmeni Barış Arman’la da paylaşmaya başladım. Barış aynı zamanda çok sevdiğim bir dostumdur. Bu arada fark etmeden Hedwig sohbetleri artmaya başlamıştı. Okudukça Hedwig’e âşık olduk, şarkıları dinledikçe büyülendik diyebilirim. Hedwig’in gülerken dahi ağlayan makyajı, hüzünlü ama komik hayatı, hep ikinci yarısını arayışı, parçalarının insanın içine işlemesi… Oyunun anlatı biçimine ve derdine çok inandık. Sürecin sonunda güzel bir uyarlama ortaya çıkmıştı ama bu sefer de izin alamıyorduk. Böyle bir dönemde bu tip bir işe kalkışıp peşini bırakmak bize yakışmazdı. Biz de ülkenin durumunu ve yaşanan trans cinayetlerini gözler önüne seren bir mektup yazdık. Gelen cevap olumluydu. John Cameron Mitchell bize haklarını vermeye hazırdı. Özellikle bu dönemde bu işi yapmanın önemini ve sorumluluğunu biliyorduk.

1 2 3