Kolektif Kitap tarafından yayımlanan Berlin’in İlk Günleri ve Bizler Yarının Türkleriyiz kitaplarının yazarı Ulrich Gutmair, Bizler Yarının Türkleriyiz kitabının tanıtımı kapsamında birkaç günlüğüne Türkiye’deydi. İzmir, Çanakkale ve İstanbul’da okurlarıyla buluştu, punk müzikle dolu akşamlar yaşandı. Bu renkli etkinliklerin ardından Gutmair, sorularımızı yanıtladı; punk kültürünün direnişle kurduğu bağı, 90’ların Berlin’inin özgürlük ruhunu ve kimliğin günümüzdeki dönüşümünü anlattı.

***

Türkiye’de Kolektif Kitap tarafından yayımlanan Berlin’in İlk Günleri ve Bizler Yarının Türkleriyizkitaplarında müzik, kültürel değişim ve özgürlük arayışı ana temalar olarak dikkat çekti. Sizi bu temalarla ilgilenmeye motive eden şey ne oldu?

Müziği seviyorum, gençken punk ve new wave dinlerdim. Yirmili yaşlarımdayken techno kulüplerine giderdim. Müzik, kültürel değişime en hızlı tepki veren sanattır ve aynı zamanda bu değişimi ileriye taşır. Yaşamak sürekli değişmektir. Özgürlük ise, bu değişimleri kendi isteğinle şekillendirmektir.

DİRENİŞİN İRONİK YÜZÜ: PUNK

Bizler Yarının Türkleriyiz kitabında müzik, özgürlük ve direniş iç içe geçmiş durumda. Bu üç kavram sizin için nasıl bir ilişki içinde?

Müzik özgürlüktür. Herkes dans edebilir, duygularını bu şekilde ifade edebilir ve bu özgürlüğü başkalarıyla paylaşabilir. Ama punk aynı zamanda bir reddediştir: bireysel yaratıcılığın gelişimini engelleyen her şeye “hayır” demektir. Punk, ironi, alaycılık ve abartı araçlarını kullanarak güçlülerle ve onların normlarıyla dalga geçer. Bugün birçok insan, direnişin Instagram’da herkesin kendi balonunda beğeneceği sloganlar paylaşmak olduğunu düşünüyor. Böylece kendisinin ne kadar iyi, diğerlerinin ne kadar kötü olduğunu göstermiş oluyor. Bu direniş değil, bu tembel bir uyumculuktur.

Sizce 90’ların Berlin’i, günümüz dünyasında hâlâ bir “umut” ya da “yeniden doğuş” metaforu olarak görülebilir mi?

Şehirler giderek daha pahalı ve yaşanmaz hale geldikçe, 90’ların Berlin’i hafızalarda farklı bir anlam kazanıyor. Şimdiden bakınca, o yılların Berlin’i yalnızca paranın kurallarının geçerli olmadığı, özgürlük ve yaratıcılıkla dolu ütopik bir yerdi.

KİMLİKLERİN AKIŞI

“Bizler Yarının Türkleriyiz” ifadesi aynı zamanda aidiyet üzerine bir soru gibi görünüyor. Sizce bugün hâlâ kimlikler üzerinden mi tanımlanıyoruz, yoksa kimlikler artık daha akışkan hâle mi geldi?

Hiç kimsenin tek bir kimliği yoktur; hepimizin birden fazla kimliği vardır. Biz anne babalarımızın çocuklarıyız ama aynı zamanda belki de çocuklarımızın ebeveynleriyiz. Meze de yeriz, makarna da. Yalnız olmayı severiz ama aynı zamanda başkalarının yanında olmayı da isteriz. Bizler Yarının Türkleriyiz, genç insanların kendilerini nasıl yeniden yarattıklarını anlatıyor. Punk olmak, kimlik tanımlarını reddetmek ve bireyselliği yüceltmek anlamına geliyor. Güzel olan da bu!

Eserlerinizde şehir hafızası ve alt kültürler güçlü bir yer tutuyor. Sizce şehirler, insanların hikâyelerini nasıl saklar ya da unutur?

Bir şehir kendi başına hiçbir şeyi hatırlamaz; taşlar sessizdir. Onlara anlam veren, orada yaşayan ve hikâyelerini anlatan insanlardır. İnsanlar geçmişi anlatmayı bırakırsa, şehir de hafızasını kaybeder.

Bugün 90’ların Berlin’ine benzer bir ruha sahip bir şehir var mı sizce?

Çok fazla seyahat etmediğim için fazla kıyas yapamıyorum. Berlin’in durumu gerçekten benzersizdi; kısmen bir duvarla çevriliydi ve ortasından ikiye bölünmüştü. Ancak elbette, bazı koşullar bir araya geldiğinde dünyanın herhangi bir yerinde beklenmedik biçimde yaratıcı bir patlama yaşanabilir.

KARANLIK ZAMANLARDA PUNK’IN YANKISI

Sizce punk, günümüz dünyasında hâlâ bir direniş biçimi olabilir mi?

Evet, çünkü bugün dünya 1980’lerdeki kadar umutsuz ve karanlık hissettiriyor. İklim krizi kapımızda; giderek daha fazla ülkede otoriter rejimler güç kazanıyor. Azınlıklar baskı altında, milyarderler ise sosyal medya algoritmalarıyla insanları birbirine düşürerek daha da zenginleşiyor. Punk’ın yeniden ortaya çıkmasına şaşmamak gerek. Çünkü o hâlâ öfkenin, bireyselliğin ve özgürlüğün dili.

Sizce Berlin’in çok kültürlü yaşamı ile Türkiye’nin kültürel çeşitliliği arasında nasıl bir benzerlik var?

Metropollerde yaşayan insanlar, her gün farklılıkla karşılaşırlar. Bu yüzden daha hoşgörülüdürler. Berlin’den İstanbul’a geldiğinizde bir yandan kendinizi evde hissedersiniz, öte yandan İstanbul’un büyüklüğü, canlılığı ve gürültüsüyle karşılaştırdığınızda Berlin size küçük bir köy gibi gelir.

Bizler Yarının Türkleriyiz’i yazarken dinlediğiniz belirli bir albüm ya da sanatçı oldu mu?

Punk şarkısı “Kebabträume” gençliğimden beri hayatımda önemli bir yer tuttu. Bizler Yarının Türkleriyiz kitabımın merkezinde de bu şarkı yer alıyor. Sözlerini Gabi Delgado-Lopez yazdı. Kitap üzerinde çalışırken, onun grubu Deutsch Amerikanische Freundschaft’ın müzikleri eşlik etti bana.