DİYALOG & ETKİ: “CIF Dialogues 2025 – Değişen Dünya, Dönüşen Kurumlar”
Contemporary Istanbul’un 20. yılı, yalnızca izlemek değil tartışmak üzerine kuruldu. Contemporary Istanbul Vakfı (CIF), Sanat Direktörü Sarp Kerem Yavuz küratörlüğünde CIF Dialogues 2025 programını sundu: iki gün boyunca sanatçılar, küratörler, mimarlar, koleksiyonerler ve kültür liderleri, jeopolitik dalgalanmalar, dijital hızlanma ve toplumsal paradigma değişimleri eşliğinde sanat kurumlarının geleceğini konuştu.
Konuklar arasında Jennifer Stockman (Guggenheim Müzesi Onursal Başkanı), Anne Pasternak (Brooklyn Müzesi Direktörü), Thomas Girst (BMW Group Global Kültürel Katılım Başkanı) ve Marina Abramović gibi isimler; yaratıcılığın tanımı, izleyiciyle ilişkinin evrimi, kurum liderliğinin kriz dönemlerindeki rolü gibi başlıklarda İstanbul’dan dünyaya uzanan bir perspektif sundu.
Programın İstanbul’a ait özgün katmanı, kentin katmanlı tarihine yapılan vurgu oldu: Tersane’nin endüstriyel mirası, konuşmaların içeriksel omurgasıyla kesişerek mekân-politika-kültür üçgeninde bir model önerdi. Summer Wheat’in konuk sanatçı programı deneyimi, yaşayan bir mirasta üretim pratiklerini; Grimanesa Amorós ise ışık, hafıza ve anıtsallık üzerinden kamusal ölçekli bir sanat dilini tartışmaya açtı.
CIF’ın odağında yalnızca söylem yok, eğitim de var: Tosyalı Holding desteğiyle Hatay Mustafa Kemal Üniversitesiöğrencileri için düzenlenen sertifika programında başarılı olan 6 öğrenci, fuarı yerinde deneyimleme fırsatı buldu; eğitmenleri ve Fuat Tosyalı ile bir araya geldi. Böylece İstanbul, yalnızca merkezî bir vitrin değil, üretimi tetikleyen bir okul işlevi gördü.
Bu hat, bir diğer güçlü jestle zenginleşti: Contemporary Istanbul Vakfı x Tersane İstanbul iş birliğiyle, feminist sanatın ikonlarından Judy Chicago’nun “What If Women Ruled the World?” işi 22–28 Eylül arasında ücretsizerişime açıldı. İzleyicinin verdiği yanıtlarla katılımcı bir üretim modeline dönüşen iş, CI’nin “seyirci”yi özneye çeviren yaklaşımının manifestosu niteliğindeydi.
Sonuç: CIF Dialogues 2025, bienal/fuar takviminde sık görmediğimiz bir entelektüel yoğunluk ve kamusal faydakesişimi sundu. İstanbul, sanatın yalnızca sergilendiği değil, düşünüldüğü ve yazıldığı bir kent olduğunu bir kez daha kanıtladı!