Kahramanları beyazperdede aramak yerine müzeleri ziyaret etmeye ne dersiniz? İlgi çekici birçok macera ve zaman yolculuğu her tarafından tarih fışkıran müzelerimizde çocuklarınızı ve sizi bekliyor.

Gece karanlık. Yüksek tavanlı binanın geniş koridorlarında yerdeki taşlar en ufuk tıkırtıyı anında 100 katı yankı yaparak duyuruyor. Ben, Nilgün, Gün, Nazlı parmak uçlarımıza basarak yürüyoruz. Ellimizdeki fener, sırtımızda uyku tulumları, not defterimiz ve küçük fotoğraf makinemiz zaman tünelindeki canlı şahitlerimiz olacak. Aramızda fısıltı ile konuşarak arayıp bulduğumuz Mezopotamya ve Mısır bölümlerinin içine giriyoruz. İçeriye adım attığımız anda soğuk ve büyük bir taşın bize yukarıdan baktığını hissediyoruz. Başımızı yavaşça yukarıya kaldırıyoruz, tam karşımızda iki metre boyunda büyük Sümer tanrısı gözlerini dikmiş bize bakıyor! Bu meşhur Enlil olabilir mi acaba? Etrafımızda çok sene öncesinden (M.Ö.2000) gelen dünyanın en önemli şehirlerinin yaşayan tanrıları, koruyucuları, kralları var. Hepsiyle tanışıyoruz. Arkada Gün, Mısır firavununun mezar kapağını aralıyor. Hepimiz bir çığlık atıyoruz. Tutamkamun hâlâ orada yatıyor ama hazinesi artık yanında değil.

Gece uyku tulumlarımızı çıkarıp birbirimize sarılarak soğuk ve karanlık Mısır ve Sümer şehrinde uyuyoruz. Sabahın ilk ışıkları ile bu şehirler artık bize daha tanıdık ve yakın geliyor. Zaman makinesiyle olan yolculuğumuz bir dahaki sefere başka bir tarihi döneme ve kahramanlara doğru devam edecek çünkü biz dünyanın en güzel zaman makinelerinin olduğu ülkelerden birinde yaşıyoruz, Türkiye’de.

Evet, yukarıda okuduğumuz 8-10 yaşlarındaki dört çocuğun hayalindeki zaman yolculuğu günümüzde British Museum gibi bazı müzelerde “gece macerası” olarak düzenleniyor. Ben ve ekibim (Kuzguncuk İlk Okulu Yaz Programı) ise bu macerayı gündüz Arkeoloji Müzesi’nde Türkiye’de “Hazine Avı” olarak hayata geçirdik. Amaç çocukların kendi ülkelerinde bir zaman makinesi işlevi görecek müzeleri keşfetmeleri. Bir uzman tarafından hazırlanmış program eşliğinde “Arkeoloji, arkeolojik buluntu, arkeolog, tarihi eser ve ait oldukları dönemler nedir?” gibi basit ama hafızalardan silinmeyecek kilit sorulara bu yaşta cevap verebilmeleri. Bu cevapları bir macera, hazine avı olarak kendi becerileri ve ekip ruhu ile yapmaları ise geleceğin beyin takımlarının ilk nüvelerini oluşturuyor.

Her tarafından tarih fışkıran ülkemiz ve hazine deposu olarak görev yapan müzelerimiz, çocuklarımızın genç beyinlerinin geçmiş ve gelecek arasındaki köprüsüdür. Bu köprüler uzmanların eşliğinde geçilmeli ve bu köprülerden büyük bir ağ oluşturulmalıdır.

 

 

Yazar: Gözde Sazak