Pera Müzesi bir kez daha İngiltere’nin en köklü müzelerinden Victoria & Albert ile iş birliği içinde. Jameel ödülü adaylarının katılımıyla gerçekleştirilen sergi, 14 Ağustos’a dek görülebilir. Sergi öncesi sanatçılarla bir araya geldik. Üretimleri üzerine lafladık ve sergiyi gezmeden önce bilmek isteyeceğiniz detayları paylaşalım istedik.

Ghulam Mohammad

Ghulam Mohammad

Victoria ve Albert Müzesi, 1850’lerden bu yana İngiliz endüstriyel tasarımında reform yapmak amacıyla dünyada İslam sanatı örneklerini toplayan ilk kurum. Jameel Ödülleri ise ilk kez 2009 yılında dağıtılmaya başlandı. İlk ödül “1001 Sayfa” adlı yapıtıyla Afruz Amighi’nin oldu; bu yapıt, göçmen çadırlarının yapımında kullanılan plastik iplerle örülmüş, el yapımı girift bir perdeydi. 2011’de ödülü, İslamiyet’in 14 büyük dervişinin yaşamını ve mirasını incelemeyi hedefleyen, Arapça hat, sembol ve şifreler içeren işlemeli kumaş afişlerinden oluşan “Les Maitres Invisibles (Görünmez Ustalar)” yapıtıyla Rachid Koraïchi kazandı. 2013’te 3. Jameel Ödülü’nü ise 1992’de Ece ve Ayşe Ege’nin kurduğu Türk moda markası Dice Kayek, İstanbul’un mimari ve sanatsal mirasını hatırlatan “Istanbul Contrast” adlı koleksiyonlarıyla aldı. Jameel Ödülü böylece ilk kez tasarımcılara verilmiş oldu. İki yılda bir düzenlenen Jameel Ödülü; Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Türkiye’de canlı bir sanat ortamının yaratılması ve desteklenmesini hedefliyor. 4. Jameel Ödülü kapsamında seçilen 11 sanatçı arasında David Chalmers Alesworth, Rasheed Araeen, Lara Assouad, CANAN, Cevdet Erek, Sahand Hesamiyan, Lucia Koch, Ghulam Mohammad, Shahpour Pouyan, Wael Shawky ve Bahia Shehab yer alıyor. Afganistan, Mali, Porto Riko ve Tayland gibi pek çok farklı ülkeden 200’ün üzerinde başvuru alan Jameel Ödülü’nün 11 sanatçısı, Victoria ve Albert Müzesi Direktörü Martin Roth’un başkanlığındaki seçici kurul tarafından belirlendi.

GHULAM MOHAMMAD
Üzerinde Urdu dilinde yazıların bulunduğu kâğıt parçalarını alıp altın ve gümüş varak ve mürekkep ekleyerek kolajlarını tamamladığı “Untitled (İsimsiz)” adını taşıyan beş yapıtı ile Mohammad, bu yıl Jameel Ödülü’nün kazananı oldu. Sanatçıyla sergi açılışı sırasında söyleşirken, eserinin yapım aşamasını meditasyona benzetti. Arap alfabesinin her bir harfiyle bir bir ilgilenmek kolay olmasa gerek. Zaten eserlerini hazırlarken neredeyse günde 20 saat, haftada yedi gün, çoğunlukla havalandırması olmayan, başının üstünde büyük bir ampulün sarktığı bir odada çalışmış. Mohammad ödüllü çalışmasını hazırlarken, pazarlardan bol bol ikinci el kitap satın almış. Sanatçı “Untitled” başlıklı çalışmasında da yoktan kelimeler var ediyor ya da onları düzenliyor. Böylece yeni bir dil yarattığını ve farklı hikâyeler anlatabildiğini söylüyor.

1465374633_Rasheed_Araeen__Al_GhazaliAl_GhazaliAl_GhazaliAl_Ghazali

Rashed Araeen

CEVDET EREK
2017 yılında düzenlenecek Venedik Bienali 57. Uluslararası Sanat Sergisi’nde Türkiye’yi temsil edecek Cevdet Erek, ülkemizden CANAN ile birlikte yarışmada finale kalan 11 sanatçı arasında yer aldı. Erek, “Tuzlu Su” temalı İstanbul Bienali’nde de olduğu gibi sıklıkla ses ve mekân ikilisini irdeliyor; almış olduğu mimari eğitimin bu üretimlerinin çıkış noktası olduğundan bahsediyor.
Eğitim demişken; sanatçı kısa süre önce bir stüdyoda çalışmaya başlamış. Öncesinde uzun yıllar boyunca üniversitenin kendisine verdiği çalışma odasında üretimlerini yapıyormuş. Emin Alper’in bol ödüllü filmi “Abluka”ya da müzikleriyle katkıda bulunan Erek, “Ruler (Cetvel)” adlı serisinde bu geleneksel ölçüm aletini alıp zamanı temsil eden bir alete dönüştürüyor. “Ruler Day Night (Gündüz Gece Cetvel)” namaz saatlerini kullanarak gün ve geceyi yinelenen ve belli belirsiz değişen siyah-beyaz bir desen olarak ortaya koyuyor. “Ruler 100 Years (100 Yıl Cetvel)” ise iki katmanlı bir eser; 1928’deki Harf Devrimi öncesi dönem Arapça harflerle, sonrasındaki dönemse Latin harfleriyle gösteriliyor. Ayrıca eserin Arapça bölümünde saklı bir şekilde, 1926’da İslami takvimden Gregoryen takvime geçiş işaret ediliyor. Erek çalışmalarını şöyle özetliyor: “İşlerimin birçoğu bir şey hakkında değil.”

RASHEED ARAEEN
İngiltere’de minimalist heykelin öncülerinden biri olarak tanınıyor. Resim ve fotoğraf alanında da çalışmaları olan sanatçı, İslam felsefesini, bilimini ve sanatını çağrıştıran ve değerlendiren yapıtlar ortaya koyarak, modern sanat tarihinde İslam sanatının geleneksel geometrisiyle hat sanatına merkezi bir rol atfediyor. 1987 yılında yayınlamaya başladığı “Third Text” adlı sanat dergisi ise bu alandaki en hatırı sayılır işlerden biri olarak kabul ediliyor. Araeen’in sergide, geometri ile renkleri kullanarak oluşturduğu “Bahar Lye, Khushiaan Lye: Spring Come, Happiness Come (Bahar Lye, Khushiaan Lye: Bahar Gelir, Mutluluk Gelir)” adını taşıyan ve ilk dönem yapıtlarına bir dönüş olarak nitelendirilen heykeli sergileniyor. Buna ek olarak sergide, Müslüman düşünür Gazali’nin adının akrilik boya ile tuvale dört kez yazılmasıyla oluşturduğu “Al-GhazaliAl-GhazaliAl-GhazaliAl-Ghazali” adlı yapıtını görmek de mümkün. Araeen’in işlerine baktığınızda içiniz garip bir huzur ve enerjiyle doluyor. Eserlerinin önünde biraz uzun vakit geçireceksiniz haberiniz olsun.

1465374625_Wael_Shawky__Cabaret_Crusades_The_Path_to_Cairo__Kabare_Seferleri_Kahire_Yolu

WAEL SHAWKY

WAEL SHAWKY
Wael Shawky yarışmaya katıldığı “Cabaret Crusades: The Path to Cairo (Kabare Seferleri: Kahire Yolu)” adlı filmiyle bizi tarihte bir yolculuğa çıkarıyor. “Cabaret Crusades” üçlemesinin ikincisi olan bu film, Arap bakış açısından Haçlı Seferleri’nin tarihini anlatıyor. Shawky çizimler, nesneler ve Amin Maalouf’un kitabı “Araplar’ın Gözünden Haçlı Seferleri”ni temel alan anime kukla filmleri kullanarak, bu dini savaşların dehşetini itinayla kurgulanmış karakterler, müzik ve sahneleme ile ortaya seriyor. Shawky kısa filmi için şu yorumu yapıyor: “Bilindik hikâyeleri başka formlarda ve bağlamlarda anlatmak ve bunları kendi bakış açımla görselleştirmek hoşuma gidiyor. Sanat benim için hayatı keşfetme ve öğrenme yolunda iyi bir araç. Her şeyi bilmek zorunda değiliz ancak daima cehaleti kovmalıyız.” Shawky’nin bu üçleme filmi daha önce dünyanın en popüler müzelerinden MoMA’nın çağdaş sanatı destekleyen enstitüsü PS1’de de sergilenmişti.

LUCIA KOCH

LUCIA KOCH

 

LUCIA KOCH
“Bir boşluğu mekâna çevirmek ve bu sürecin hikâyesi ilgimi çekiyor. Hava ve ışık, mekânı yaşayan bir yer haline getiriyor. Bu iki faktörle uğraşmak hoşuma gidiyor. İşlerimde kullandığım materyalleri ya üretiyorum ya da hazır kullanıyorum. Ancak hazır kullanırken muhakkak onları deforme ediyorum” diyor Koch. Eserlerinde bina yüzlerini, ışıklıkları ve pencereleri, filtreler ve başka çeşitli malzemelerle örterek mimari müdahaleler yaratıyor; böylece ışık ve mekânsallık konularını sorguluyor. 16. yüzyılda Portekizli yerleşimcilerin getirdiği İslami gelenekler sonucunda Brezilya evlerinde çok sık görülen seramik desenleri ve pencere kafeslerini çağrıştıran perdelerle uğraşıyor. “Construction Materials (Yapı Malzemeleri)” adlı serisinde Koch, kesilmiş pleksiglas kullanarak, üst üste geçmiş, kayan paneller üstünde çerçevelenmiş perdeler yaratıyor. Bu da desenleri çoğaltıyor ve perdeler arasından bakışı etkiliyor. Sanatçının sergilenen iki çalışmasına da aşina sayılırız çünkü her ikisi de 2003’te İstanbul Bienali’ndeki hamamda, 2008’de Tokyo Çağdaş Sanat Müzesi’nin penceresinde ve 2013’te Şarjah’taki bienalde bir evin avlu kapısında sergilenen bölmelerin birer örneği gibi…