Bir efsaneye göre Delfi tapınağının kâhini Bizans kralına İstanbul’u ancak görmeyi öğrendiği zaman keşfedeceğini söyler. İşte bu mitten yola çıkan sanatçı Hera Büyüktaşçiyan yeni sergisi “Körler Ülkesi’nin Karşısında” ile galeri Manâ’da sanatseverlerle buluşuyor.

 

sanatgal1

Image 2 of 3

Hera Büyüktaşçıyan yeni sergisinde “görünenin ötesini görebilme” üzerinde duruyor. Sanatçı hayatımızda gözümüzden kaçırdığımız onca şey olduğunu dile getiriyor ve işleriyle kentte var olan belleğin görünmez kısmını “görünür” kılmayı amaçlıyor. Bu fikri yansıtmak içinse gemi, iskele, ada gibi nesnelerden faydalanıyor. Büyüktaşçıyan’la yaptığımız keyifli söyleşide Galeri Manâ’nın sualtı ve su üstü olarak ikiye ayrılacağını, hatta alt katın bilinçaltını vurgulayacağını öğreniyoruz.

Yeni açılacak serginizden başlayalım: “Körler Ülkesi’nin Karşısında”. Kara ve deniz arasındaki ilişki ile “görünenin ötesini görebilme” yetisinden yola çıkıyorsunuz. Biraz daha açabilir misiniz bu iki kavramı?

“Körler Ülkesi’nin Karşısında” aslında bir efsanenin parçası. İstanbul’un Bizans Kralı Byzas tarafından ilk defa olarak keşfedilmesini anlatıyor. Delfi tapınağının kâhini, Bizans Kralına “Körler Ülkesi’nin karşısındaki toprakların onun krallığı olacağını söyler. Ancak bunu sadece görmeyi öğrendiği zaman keşfedebileceğini de ekler. Bizanslılar da bunun üzerine yola koyulur ve gemileriyle Khalkedon’a (Kadıköy) varırlar. O dönemde orada başka kavimler yaşamaktadır, stratejik olarak Asya yakasına yerleşmeyi tercih etmişlerdir. Kral Byzas, gemisi Kadıköy’e yanaştıktan sonra sırtını döner ve Sarayburnu’nu görür. “Bu güzelliği görmemek için kör olmak lâzım” der. Aslında çok basit bir mit ama görme meselesinin basitliğine ve aynı zamanda önemine vurgu yapıyor. Hayatımızda gözümüzden kaçırdığımız o kadar çok şey var ki. Bu hikâye beni hem kentte var olan belleğin görünmez kısmını görünür kılmaya hem de şu andaki bu körleşme meselemiz üzerinde durmaya yönlendirdi.