Milli depresyon topu halinde soldan sağa yuvarlansak da, bu şartlar altında hayatta kalmayı seçiyorsak eğer, hayatımızı kimsenin değersizleştirmesine izin vermemeliyiz. Mutluluğu arayıp saklandığı köşelerden çıkarmalıyız. Hayvanlar bize doğanın hediyesi. Sokaklarımız ilaç dolu! Daha da önemlisi, onlar bizim için olduğu kadar biz de onlara ilacız.

Koca ülke son yıllarda büyük travmalar yaşıyoruz. Benimsemiş, darbelere alışmış, bunlara rağmen günlük hayatımızı sürdürebiliyor gibi görünsek de, umutsuzluğun yarattığı derin bir sessizlik ve kayıtsızlığa sürükleniyoruz aslında. Mutsuzuz, bıkkınız. Hayallerimizin yerini planlar aldı. Kaçma planları.
Psikoloji biliminde uzman iki dostum Büyükdere kardeşlerden konuyla ilgili bilgi ve görüş desteği istedim. Bengü Büyükdere uzman psikolojik danışman (bengubuyukdere.com) ve kurtardığı kedileriyle yaşıyor. Öykü Büyükdere pozitif psikoloji uzmanı (oykubuyukdere.com, kendisini Youtube’dan takip edebilirsiniz) ve kurtardığı köpekleriyle yaşıyor. Konuya tamamıyla hâkimler.
Girizgâh olarak Bengü travmayı anlatıyor bize: “Günlük, alıştığımız hayatımızı beklenmedik ve ani biçimde bozan; kaygı, korku, panik, çaresizlik gibi duyguları tetikleyen ve yaşatan; yerleşmiş, alıştığımız bilgileri sarsabilen; hayatta kalmamıza, sevdiklerimize, yaşam ortam ve tarzımıza, inançlarımıza tehdit olarak algıladığımız yaşantılardır diyebiliriz.”
Çocuklarımızın sokaklarında mutlu çığlıklar atarak oynadığı, oynayacağı bir ülkede yaşadığımızı düşünüyor muyuz? Gece canımız sıkıldığında mahallede bir tur yürüyüş için hırkayı omzumuza atarken aklımızdan geçen hırsız, sapık ihtimallerine eklenen yeni tehditler var mı son yıllarda? Sevgilimiz sokakta en masumundan bir öpücük için dudaklarını uzattığında otosansür mekanizmamız çalışıp sevginin tadını çıkarmamızı engelliyor mu? İşimizin gelişeceğine, refaha çıkacağımıza inancımız var mı? “Kalabalık” yeniden girdi mi tehlike lûgatımıza?..
Veteriner arkadaşlarım hasta sahiplerinden bir kısmını başka ülkelere göç ettikleri için kaybetmeye başladı bile. Hayvanlarla yurt dışına çıkış işlemlerini başlatan öyle çok insan var ki, biz kalmayı isteyenler için başlı başına bir karamsarlık sebebi.

Fakat ister gittik, ister kaldık, bu travmalar bizimle; coğrafi değişiklik bizi kurtarmıyor. Üstelik içinde bulunduğumuz mutsuzluk, tepemizdeki elektrik yüklü bulutlar bizi olduğu gibi hayvanlarımızı, hatta sokaktaki sahipsiz hayvanları da etkiliyor. Bu durumda, zaten bin bir derde deva olduğu tespit edilmiş hayvan-insan yakınlaşmasını karşılıklı yaralarımızı sarmak için kullansak; tüydü, tırnaktı diye kaçmayı bıraksak ne iyi olur… Hayvansız insanlar, insansız hayvanlar… Doğa her zamanki gibi ilaçları yollarımıza saçmış aslında.
Nasıl oluyor bu ilaç işleri? Öykü, birkaç ay önce Atlanta’da gerçekleştirilen Amerikan Psikiyatri Birliği kongresinde sunulan çok yeni bir araştırmayı anlatıyor: “Post travmatik stres bozukluğu (PTSB) yaşadığı saptanan Amerikan askerlerini rastgele iki gruba ayırıp gruplardan bir tanesindeki bireylere beraber yaşamaları için birer köpek veriliyor. Diğer gruptakilere köpek alabilmeleri için üç aylık bekleme süresi olduğunu söylüyorlar. Teksas Üniversitesi’nden Dr. Stephen Stern’ün açıkladığı araştırma sonucuna göre, köpekle yaşayan bireylerde daha az PTSB belirtisi gözlemleniyor, bu askerler kendilerini daha az depresif ve yalnız hissettiklerini belirtiyor. Köpeklerle yakın ilişki kurduklarını ve hem fiziksel hem de sosyal olarak aktif olduklarını dile getiriyorlar. Ayrıca genel mutluluk durumu, stresle başa çıkma ve diğer insanlarla ilişkiler konusunda da köpek verilmeyen askerlerden daha iyi durumdalar.”
Gelişmiş ülkelerde yapılan araştırmalar yıllardır hayvanlarla temasın insanların fiziksel ve psikolojik sağlığı üzerindeki olumlu etkilerini vurgulayan sonuçlar veriyor. Araştırmalar hayvanla fiziksel temasın ötesine geçip sevgi bağı kurduğunuzda, yakınlık dereceniz arttıkça, bu ilişkinin (iki tarafa da!) sunduğu yararların seviyesinin de arttığına işaret ediyor. Yani, kedisiyle fazla bağ kurmayan bir hayvan sahibi, hayvan sahibi olmayan birinden daha avantajlı durumda, evet, ama kedisiyle derin bağ kuran hayvan sahibi, fazla bağ kurmayandan da daha sağlıklı ve mutlu. Doktora gitme sıklığından alınan ilaç miktarına, kalp sorunlarını aşmaktan stresle baş etmeye kadar pek çok avantaj söz konusu.
“İnsanlar çok sosyal canlılar ve araştırmalar özellikle zor zamanlarda diğer insanların ya da hayvanların varlığının kendimizi toparlamamız için çok faydalı olduğunu ortaya koyuyor” diyor Öykü. Bana gönderdiği bilimsel makalelerde görebildiğim kadarıyla, hayvan sevmeyen toplumlardaki genel kanının aksine, hayvanlar insanları aynı anda insanlarla da sosyalleştirerek dolaylı destek oluyorlar bize. Hayvanların insanları insanlarla sosyalleştirdiği ve insanlarla yakınlaşan insanların depresyon riskinin çok büyük oranda düştüğü, AIDS’li hastalar üzerinde yapılan çarpıcı bir araştırmayla ortaya konmuş (Garrity ve arkadaşları, 1989).
Hayvanların en zor zamanlarda insanı nasıl yaşama bağladığını, aynı şekilde sizin desteğinizin de onlara ilaç olduğunu unutmayın. Üç günlük dünyada sevin gari! Karşılık beklemeden sevin ama karşılığını gani gani göreceğiniz de sır değil, bilin.

1 2