Elleri kolları hüner, dövme ve kedi dolu kadın. Ebru Gökçe (42) kişiye özel mobilyalar tasarlıyor, kitaplar, hikâyeler yazıyor, yaşam koçluğu yapıyor. Zor İstanbul şartlarında yıllardır tek başına evindeki ve etrafındaki sokak kedilerini doyuruyor.

amazon-g

Hayvan beslediğin için sürekli sokaklarla haşır neşir biri olarak, İstanbul’un ve hayvanların durumunda nasıl değişiklikler olduğunu anlatır mısın?
Kızıltoprak’ta büyüdüm ancak sıkça ev değiştirdiğim için İstanbul’un pek çok semtinde yaşadım. Eskiden sokak beslemesi demek, kasaptan alınan akciğer gibi sakatatlar veya tavuk ya da balık demekti. İnsanlar çok daha duyarsızdı; en çok evdeki yiyeceklerin arta kalanları verilirdi. Hayvanlar açtı. 90’lı yıllarda kuru mamalar piyasaya çıkınca şöyle bir faydası oldu: Çok daha fazla bölgeyi kötünün iyisi biçimde besleyebilmeye başladım. Zaman içinde, daha pratik oluşundan belki, insanlar da besleme eylemine ufak tefek katılmaya başladı. Şu an yaşanan “Buraya koymayın, pislik oluyor” tartışmaları hep vardı ve sanırım gittikçe azalmasına rağmen hep de olacak, çünkü halen tam olarak bilinçli ve duyarlı olduğumuzu söyleyemem. Pozitif gelişmelerin dışında, negatife giden durumlar da var. Örneğin, eskiden şehirde bu kadar beton, bina ve otomobil çılgınlığı yaşanmıyordu. Hayvanlar; avlanabilme, sığınma ve korunma ihtiyaçlarını bir nebze daha rahat karşılıyordu. Şimdilerde besleme yapan ya da onlara yuvalarını açan insan sayısı artsa da, şehirdeki beton yozlaşması sokaktakilerin ciddi anlamda ıstırap yaşamasına sebep oluyor. Doğaları gereği tuvaletlerini yapıp örtecekleri bir toprak parçası bile bırakmadık onlara; sığınacak ağaç kovuğu veya yüksek çalılıklar yok; bu sebeple otomobillerin motorlarına, oluklara veya kepenk haznelerine sıkışıp ya ölüyorlar ya da sakat kalıyorlar.

“Kediler Size Kitap Yazdı”dan önce “Kişisel Değil” isimli kitabın yayımlanmıştı. Ne anlatıyordun ilk kitabında?
İlk kitabım, hayata dair birçok konuyu anlatan, kısa ancak oldukça efektif 200’e yakın nottan oluşuyor. İletişim, aşk, yaşam, ruhsal yasalar, düşünce gücü ve nasıl kullanılması gerektiği, bireysel seçimlerle ilgili yasalar ve bunlar gibi konularda çok uzun bir liste oluşturacak; gerek düşünsel gerek spiritüel anlamda pek çok konuyla ilgili sahip olduğum birikim var içinde.

Çizmek de yazmak da birer ifade biçimi. Hangisi seni nasıl tatmin ediyor?
İkisinin tadı ve keyfi çok başka olsa da, eğer ifade etmekten bahsediyorsak, yazarak ifade etmekle ilgili daha donanımlı olduğumu ve bunu yaparken daha büyük bir keyif aldığımı söyleyebilirim. Resim ise bana bir tür “hiç”lik tecrübesi yaşatan daha medite bir kanal. Kendim dâhil her şeyi ve herkesi bir kenara koyup, yaptığım işin içinde kaybolmak suretiyle tedavi olduğum bir ifade biçimi.

“Kediler Size Kitap Yazdı”da ortalama 20 yıllık kedisiz-namümkün hayatında edindiğin tecrübeleri anlatarak rehberlik ediyorsun. Hayvansız hayatın getirilerini, götürülerini tartar mısın kararsız okurlarımız için?
Kendi baktığım pencereden yanıtlarsam; hayvansız bir dünya kurak ve boştur. Yaşayan herkesin bileceği üzere, karşılıksız ve koşulsuz seven, egosuz, saf, insana salt mutluluk veren ve bireyin duygusal zekâsını bin kat daha yüksek bir seviyeye çıkaracak kadar ruhsal gelişim yaşatan başka bir canlı türü olduğunu sanmıyorum. Bu arada bu sözlerim tüm hayvanlar için geçerlidir.

Neden hayatına köpek katılmıyor?
Bana kalsa, inek, kuzu, keçi, domuz vs. kocaman bir çiftlikte birlikte yaşamak isterdim. Hepsinin yeri yüreğimde ayrı, ne var ki, 13 kedili olunca köpek için yerim kalmamış olabilir. Bildiğim ve savunduğum bir konu varsa, o da herkesin, insan evlat da dâhil, kendi limitlerini ve potansiyelini bilerek sorumluluk almasıdır. Taşınabilecek kadar yük alınması en çok masumların dünyası için önemli, çünkü masumların dünyası yüzde 100 adanmışlık ister ve mağdur edilmemeleri çok önemli.

Geçtiğimiz yıllarda yine aynı kedili ortamın içinde kalarak kanseri yendin. Kanserden çok, her küçük rahatsızlıktan hayvanları sorumlu tutan ülkemiz zihniyetiyle nasıl baş ettiğini merak ediyorum.
Bu konuda sağlam bir direnç, kararlılık ve inatçılık gösterdim elbette. Onlar, insana koşulsuz mutluluk ve sağlık bahşeden varlıklar ve mutluluğun hücrelerle direkt bağlantısı bilimsel bir gerçektir. Yanı sıra güncel yaşam içinde sahip olduğumuz duygu durumu tüm bedenimize yansır. Tüm rahatsızlıkların duygusal ve düşünsel bir boyutu olduğunu hatırlatmak isterim. Hal böyle olunca, tanıdığım en güçlü şifa doğadan ve doğa varlıklarından gelir. İlaç vs. ikinci planda kalıyor ve ben bu gerçeği çok köklü bir biçimde yaşayarak sağlamasını yapmış bir bireyim.

www.ebrugokce.com
www.facebook.com/ebrugokce1973
twitter.com/ebrugokce73
@bluebrush