Sosyal medya var olduğu günden beri hızla büyüyor. Özellikle gençlik arasında yayılan sosyal medya siteleri aslında sosyolojik bir ayna niteliğinde… Okulda, dershanede, evde, sokakta sürekli baskı altında olan bir gençlik var. Tam da kimliğin oluştuğu yaşlarda bu baskılara maruz kalan gençler ise edindiği kimliklerini, deneyimlerini, tam anlamıyla kendilerini bu sosyal paylaşım sitelerinde ifade ediyor. Yetişkinler tarafından uzun süre sadece basit bir eğlence aracı olarak görülmüş olsa da bu siteler aslında gençliğin özgürlük bayrağını çektiği, fethettiği ilk ada. Bu bağlamda, gençliğin çok vefalı olduğunu hatırlatmak isterim. Aynı zamanda kendisine yapılan hiçbir şeyi unutmadığını da… Peki, ne oldu da bu siteler bir yandan hedef tahtası haline gelirken diğer yandan da özgür düşünce silahı halinde bir sembole, kutsal ittifaka dönüştü? Basın özgürlüğü kriterimizin düştüğü şu günlerde bunu ayrıca sorgulamak gerektiğini düşünüyorum. Gezi Parkı Olayları’yla birlikte sosyal medya siteleri yeni bir işlev kazanıp haber aracına dönüştü. Ancak günümüz şartları nedeniyle hiçbir haber, haberi sunanın yorumu olmadan yayınlanmadığı için paylaşımlar farklı kutuplarca tepki çekmeye başladı. Paylaşım sitelerinde ise asla bir oto kontrol yapılmadığı için tepkiler de yazılanlar da gelişen olaylarla aynı doğrultuda sertleşmeye başladı. Sonuç olarak 140 karakteri koca ülkeye sığdıramadık! Yasakladık. İşe yaradı mı?

TWEET SAYISI KATLANARAK ARTTI

Twitter yasaklandıktan sonra ülkede atılan tweet sayısı katlanarak arttı, sokaklara twitter’a kaçak yollarla girme taktiklerinin anlatıldığı afişler asıldı, bu tepkilerin üzerine ülkedeki pek çok önemli insan tweet atarak yasağı delip çelişki yarattı. Fakat yasak hiçbir şekilde yerini bulmadı. Söylediğim gibi gençlik, özgürlük bayrağını çektiği ilk adayı bırakmadı. Diğer yandan youtube yasağı da bu hareketin bir uzantısı olarak devam etti. Aralıksız artan bu siyasi gerginlik, tartışma ve huzursuzluk dolu ortamda getirilen tüm kısıtlamalara rağmen bu sitelere erişim engellenemiyor, aksine artıyorsa bunun nedenini düşünmek gerekir. Gençlerin ağırlıklı olduğu bu kullanıcı kitlesi ne anlatmak istiyor? “Biz kendi aramızda birbirimizden haberdar olmak istiyoruz, artık kimin derdi varsa oradayız” diyor. Bunun en net kanıtı kayıp çocuk ihbarlarının bu siteden yapıldıktan sonra binlerce insanın yardıma koşması oldu. Bunun dışında, “Bizim fikrimiz var ve söylemek istiyoruz” diyorlar. Buna kanıt sunmak için yasak dönemde atılan tweet sayısına bakmak yeterli olacaktır. Son olarak, gençliğin uzun zamandır dilinden düşürmediği slogan her şeyi özetliyor: “Gülmek devrimci bir eylemdir.” Bu slogana dayanarak gençlik “Yasaklar umurumuzda değil, biz burada kendi aramızda eğleniyoruz” diyor.

Son zamanlarda en çok nerede eğlendiğimizi merak ediyor musunuz? Bir iPhone uygulaması olan Vine. Altı saniyelik videolarıyla bu hızlı hayat temposuna ayak uydurmuş oldukça eğlenceli bir program bu. Boş zamanlarda altı saniyelik videoları arka arkaya izlerken saatlerin geçtiğini anlayamıyorsunuz. Vine’da yaratılan kurgular bana sorarsanız sihirli dünyamızı ve toplumsal eleştirilerimizi en güzel yansıtan, en eğlenceli platform. Gülmek devrimci bir eylemdir sloganını sonuna kadar hak eden Vine fenomenleri, toplumdaki tüm baskıları sadece altı saniyede ti’ye alarak kahkahalar attırıyor. Hepsine selam olsun!