Hikâye Batı Fransa’nın okyanus kokulu kıyılarında başlıyor ve İstanbul’da devam ediyor. Tasarım merakını hayvan dostlarımız için kullanan Mathılde İlkışık ile yarattığı Baba-Paris markasını konuştuk.

Baba – Paris’in doğuşu güney batı Fransa’da başlıyor. İtiraf etmek gerekirse, buradaki eşsiz doğanın kendisine ilham vermemesi de kaçınılmaz. Mathilde İlkışık yetiştiği coğrafyanın canlılığını tasarımlarına da yansıttığını düşünüyor: “Poetik bir bölgede büyüdüğüm için bu özelliğin tasarımlarıma da yansımasını istedim. Canlılığı seviyorum o yüzden farklı renkler kullandım.” Moda adında bir kedisi ve Macaron adında bir köpeği olan İlkışık, kendi evcil hayvanlarını da biraz denek gibi kullanmaktan geri kalmıyor. “Tasarımlarımı ilk onlar giyiyor ve ben de tepkilerini bu şekilde ölçüyorum. Hayvanlarla insanlar arasındaki diyalog inanılmaz ve biraz da gerçeküstü. Yarattığım parçaların aynı zamanda seksi olmalarını da istiyorum, fetiş gibi belki de… İçimizdeki hayvansal yönü dışa vurabilmek istiyorum bu şekilde. İnsanlar için bir şeyler tasarlamıyorum ama kadınların bu ürünleri boyunlarında ve kollarında taşımaları da hoşuma gidiyor. Bir taraftan da düşündüğüm şeylerin gerçek olduğunu görebiliyorum böylece.”

Doğayla, evcil ve vahşi hayvanlarla iç içe büyümesinden midir bilinmez, İlkışık’ın markasının çıkış noktası, içinde hayvanların çokça yer aldığı Mısır mitolojisinden geliyor. Babunların boğası olarak bilinen Baba ya da Babi, yer altı dünyasının tanrısı ve erkeklik sembolü aynı zamanda. Neden bu ürünleri birer fetişe dönüştürmek istediğini de bu şekilde anlıyoruz. Markanın logosundaki üçgen ise piramitleri simgeliyor. Ancak bu piramidin de elbette bir anlamı var. Her bir nokta Mathilde İlkışık’ın hayatını tamamlayan üç ögeyi temsil ediyor: Moda, hayvanlar ve el işçiliği! Pek tabii grafik tasarıma olan ilgisi de üçgenle bu denli haşır neşir olmasındaki bir başka sebep.

baba paris 2

2015 yılında hazırladığı ilk koleksiyonun adı “Amoureuse”, yeni koleksiyonunun ismi ise “Promenade”. Paris’te yaptığı uzun yürüyüşleri ve şehirde dolanmayı çok sevdiği için koleksiyona verdiği ismin, Türkçe’de “gezinti” anlamına gelmesine şaşmamalı. Konu İstanbul’a geldiğinde, Moda’nın favori bölgelerinden biri olduğunu öğreniyorum. Her ne kadar Etiler’de yaşasa da kısa gezintiler ve yürüyüşler için Moda’nın çok güzel olduğunu söylüyor. Kedisinin adının “Moda” olma sebebini de bu şekilde çözüyoruz. Hem semte olan bağlılığını hem de mesleğine karşı olan tutkusunu kedisine yansıtıyor.

Singapur, Hong Kong, Belçika, İtalya ve Fransa’dan sonra Baba -Paris tasarımlarına kısa zaman sonra Etiler’de açılacak XXX noktasından ulaşabilirsiniz.