Üçüncü yaşını dolduran Borusan Contemporary’nin direktörü Güzin Tezcanlı ile Türkiye’de çağdaş sanatı ve koleksiyonerliği konuştuk.

SerkanTaycan

 

 

 

Kurum koleksiyonları hakkındaki röportaj serimize Borusan Contemporary’nin direktörü Güzin Tezcanlı ile devam ediyoruz. Borusan’da 16. yılını dolduracak olan Tezcanlı, müzenin kuruluş aşamasından bugüne kadar tüm süreçlerinde yer aldı ve müze geçtiğimiz Eylül ayında üçüncü yaşını doldurdu. Tezcanlı ile koleksiyonun dünü ve bugününü, Türkiye’de çağdaş sanatı ve koleksiyonerliği konuştuk. Kathleen Forde küratörlüğünde “Uvertür: Yeni Eserler” sergisi ve Nazlı Gürlek küratörlüğünde “Ortak Zemin: Su” sergisi 22 Mart’a kadar Perili Köşk’te görülebilir.

 

İlk önce Borusan Contemporary koleksiyonunun zaman içinde hangi aşamalardan geçtiğini ve nasıl oluştuğunu konuşalım isterseniz.
Borusan Contemporary koleksiyonunun kurucusu ve sahibi Borusan Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Kocabıyık’tır. Koleksiyonun tarihi yaklaşık 30 yıl önceye dayanıyor. Ahmet Bey koleksiyonuna başta kendisine gelen hediyelerle başlıyor sonra kendi tercihine göre sanat eserlerini toplamaya devam ediyor. Koleksiyon belli bir aşamaya geldikten sonra herkesle paylaşmak istediğine karar veriyor ve 2011’in Eylül ayında Borusan Contemporary, Perili Köşk’te açılıyor.

 

Neler oluyor Perili Köşk’te?
Perili Köşk aslında bir ofis-müze, hafta içi Borusan grubunun yönetim merkezi olarak kullanılıyor, hafta sonu ise halka açılıyor. Burayı kurma amacımız, hem koleksiyonu hem de tarihi Perili Köşk’ü halka açmaktı. Bu iki amacı birleştirdiğimizde hafta sonu burayı bir sanat merkezi haline getirmek çıkış noktamız oldu. Yılda iki kere koleksiyona ait seçkileri sergiliyoruz. 650’den fazla eserimiz var ve günden güne büyüyoruz. Önceleri koleksiyonumuzda daha çok resim varken, günümüzde daha çok yeni medya sanatına ağırlık veriyoruz.

Yeni medya sanatına ilginiz nasıl başladı? Sanatın bu alanını neden önemsiyorsunuz?
Bu özellikle Ahmet Bey’in vizyonerliği ve tercihi ile ilgili bir karar. Güncel sanat dediğimizde bugün aklımıza yeni medya sanatı geliyor. Aslında sanatla mühendisliğin birleştiği bir nokta ve bugün sanatın geldiği noktadır yeni medya sanatı.

 

Borusan Contemporary’nin açılmasının Türkiye’deki koleksiyon anlayışına nasıl etkileri oldu?
Türkiye’de çağdaş sanat son beş yılda büyük bir ivme kazandı. Koleksiyonların sayısı zaten küçümsenecek gibi değildi fakat bizim gibi kurumların öncülüğüyle bu koleksiyonlar da halkla buluşmuş oldu. Günümüzde Türkiye’de özel müzelerin sayısı günden güne artıyor ve artacak. Bunlar güzel gelişmeler.

 

Bu konuda nasıl hissediyorsunuz?
Çok mutlu oluyoruz. Bu durum sanat dünyasına olumlu etki eder, özellikle Türkiye’de sanatın ve sanatçının gelişmesi açısından önemli. Sayımız ne kadar çok artarsa, sanatçıların bu ülkedeki katkıları da artar. Türkiye’de çok önemli cevherler olmasına rağmen sadece imkânlar olmadığı için beyin göçü oluyor. Bunun önüne geçilmeli.

 

Koleksiyonunuza yeni bir iş almaya nasıl karar veriyorsunuz?
Ahmet Bey’in başkanlığını yaptığı, bir komitemiz var. Komite olarak, dünyada sürekli takip ettiğimiz sanatçılar ve kurumlar var. Yılın belirli zamanlarında toplanıp hepimiz önerilerimizi sunuyoruz ve tartışıp vizyonumuza uyan sanatçıları değerlendiriyoruz.

 

Eserlerin saklanması konusunda neler yapıyorsunuz?
Bu konuyu çok önemsiyoruz ve bu işin standartlarına göre hareket ediyoruz. Amacımız sahip olduğumuz değerleri, sağlıklı bir şekilde sonraki nesillere aktarmak. Bu sebeple koleksiyonumuzu koruduğumuz ve sakladığımız özel bir sanat eseri depomuz var. Koleksiyonumuzda daha çok, yeni medya eserleri ağırlıklı olsa da resimden fotoğrafa, baskıdan heykele, neonlu, ışıklı işlerden videolara çok çeşitli bir seçkimiz var. Her birinin belirli saklama ve korunma koşulları var ve bu koşulları yerine getiriyoruz. Aynı zamanda bir konservasyon uzmanından danışmanlık alıyoruz.

 

“Ortak Zemin: Su” konseptini oluşturmaya ve Nazlı Gürlek ile çalışmaya nasıl karar verdiniz?
İlk iki sene koleksiyonumuzun küratörlüğünü Dr. Necmi Sönmez yaptı. Geçtiğimiz yıl itibariyle de koleksiyona farklı bir yorum getirmesi için Küratör Nazlı Gürlek ile çalışmaya başladık. Nazlı Hanım koleksiyonu incelediğinde, “toprak”, “su” ve “hava” diye üç farklı konseptte ele alabileceğimizden bahsetti. Bu fikir bizim de hoşumuza gitti, önce “toprak” gerçekleşti, şu anda “su” konseptli sergimiz var, sonraki sergide de “hava”yı göreceğiz. Güzel bir çalışma oldu, ziyaretçilerimizden de güzel geri dönüşler alıyoruz.

 

Borusan Contemporary bir ofis-müze olduğu için sergilenme konusunda sorun yaşıyor musunuz?
Perili Köşk’te iki farklı sergileme yapıyoruz, biri koleksiyon seçkisi diğeri de geçici sergiler. Geçici sergiler için ayrı galeri alanları oluşturduk. Bu alanlar her sergi dönemi ofislerden bağımsız bir şekilde düzenleniyor. Koleksiyon seçkisi ise tamamen ofis mekânlarında sergileniyor, elbette bunun getirdiği bazı zorluklar var. Küratörün işi hiç kolay değil. Bina dokuz katlı ve tamamen açık ve şeffaf ofislerden oluşuyor. Bu noktada sergilemenin dikkatle yapılması lazım ve biz bu konuda küratörlerimize çok güveniyoruz. Ayrıca buna uygun bir düzen oluşturduk. Bir sanat ortamında çalışıyor olmak da çalışanlarımız için çoğunlukla bir motivasyon nedeni oluyor.

 

Eğitimlere de oldukça önem veriyorsunuz…
Evet, çok önem veriyoruz, nedeni de hem Türkiye’deki çağdaş sanatın gelişimine katkıda bulunmak hem de ziyaretçilerimizin çağdaş sanata olan ilgilerini artırmak. Çocuklara yönelik, cumartesi ve pazar günleri ikişer saatlik atölyeler ve yarıyıl ve yaz tatillerinde de sertifikalı eğitimler düzenliyoruz. Öğrencilere ve yetişkinlere yönelik “Çağdaş Sanatı Okuyoruz” eğitimi veriyoruz. Yine okullardaki görsel sanatlar öğretmenlerine yönelik çocuklara farklı bakış açıları verebilmeleri ve yaratıcılıklarını geliştirebilmeleri adına eğitimler organize ediyoruz.
Ayrıca herkes sergilerimizi ücretsiz olarak rehberler eşliğinde gezme imkânına sahip. İlk açıldığımızda çağdaş sanat eserine bakıldığında “Bu eserde ne var ki? Bunu ben de yaparım” gibi bir yaklaşım vardı. Zaman içinde izleyicilerin eserlere anlayarak ve hissederek bakmaları, sanat deneyimlerini daha keyifli ve bilinçli hale getirdi. O yüzden interaktif rehber turunu önemsiyoruz.

 

Koleksiyonerlere önerileriniz neler?
Koleksiyonerlerin topladıkları sanat eserlerini halkla ve izleyici ile paylaşmaları, hem Türkiye’de bu konuda eğitim almak isteyen gençler hem de sanatçılar için çok önemli. Koleksiyonerlerin eserlerini evlerinde saklayıp kendi çevrelerine göstermeleri yerine halkla paylaşmalarının Türkiye’de sanatın ve sanatçının gelişimi için önemli olduğunu düşünüyorum. Sanata ilgi duyanların ülkemizde bulunan bu kaynaklardan yararlanmaları ve dünyada önemli bir sanat merkezi haline gelmek için bu değerlerin paylaşılması önemli.

 

Röportaj: Naz Cuguoğlu