Yan komşunuzun sizi tanıdığı, pazara giderken seslendiği, ikramda bulunduğu bir semtte yaşamaya ne dersiniz? Cevabınızı duyar gibiyiz. O zaman sizi zamanın adeta geçmişteki gibi aktığı Balat sokaklarında kısa bir gezintiye davet ediyoruz.

balat01_0

Image 1 of 9

Balat’a giderken gezeceğim sokakları, tanışacağım insanları ve dinleyeceğim hikâyeleri merak ediyordum. Ayrılırken, kendimi Balat’a ait hissettiğimi fark ettim. Şimdi onların anlattığı hikâyeleri anlatma vakti. Unkapanı Köprüsü’nün Haliç’e bakan kıyısında eski Cibali Tütün Fabrikası’nın yerine konuşlanan Kadir Has Üniversitesi ile Balat yolculuğumuza başlıyoruz. Ara sokaklardan Balat’a doğru yürürken “Balat’a geldik mi?” diye esnafa soruyorum. Birbirine benzeyen sokaklar, Fener ve Ayakapı’yı Balat’tan ayırmama imkân vermiyor. Balat’a vardığımı meşhur kırmızı okulu yani Fener Rum Erkek Lisesi’ni görünce anlıyorum. Bu binayı her gördüğümde ürküyorum. Yokuşu tırmanıp yanına vardığımda, binanın -klişe bir söz ama tam yeri- görkeminden gözlerimi alamıyorum. Uzun süre bakıp fotoğraf çekiyorum. Mahallenin gençleri, okullar tatil olduğu için kapalı olduğunu söylüyor. Çevresinden dolanıp yan sokağından geçene kadar ihtişamını izliyorum.