Ters köşeleriyle seyirciyi güldüren “kredi” isimli oyunda inatçı banka müşterisini canlandıran Emre Karayel, ” Kendime komedyen diyemem, o çok zor bir iş ama iyi komedi oynarım” diyor.

 

Emre Karayel ile “Kredi” oyununun ikinci gösterimi sonrasında buluştuk. Sohbete hal-hatır sormanın ve kısa bir “Kredi” değerlendirmesinin ardından Emre Karayel’in “1 Kadın 1 Erkek”teki partneri Demet Evgar’ın da yeniden sahnelere dönüşünü konuşarak başlıyoruz ve sonrasında kadın-erkek ilişkilerinden tiyatroya kadar birçok şeye dokunuyoruz.

kredi

Demet Evgar da “39 Basamak” oyunuyla yeniden sahnede…

Yıllar önce izlediğim ve sonrasında onlara hep “Bu oyunu mutlaka yeniden oynayın” dediğim bir oyundu. Tek kelimeyle süper bir oyun, ekip de “Dream Team”.

Sizi hep komedi işlerinde görüyoruz. Siz kendinize “Komedy en” diyor musunuz?

Tüm kariyerime bakıldığında çok farklı roller oynadım. “İstanbul Masalı”nda bambaşka bir şey, “Gümüş”te bambaşka bir şey. Sonrasında “1 Kadın 1 Erkek” geldi ve o da komedi tandanslı bir işti. Açıkçası bende komedyen estetiğinin olduğunu düşünmüyorum. Bazı oyuncularda şeytan tüyü, komedi tüyü vardır. Şener Şen’de, İlyas Salman’da, Şevket Altuğ’da mesela… Onlar bunu çok güzel yoğururlar. Ben öyle değilim. Ben komedi oynayabilirim. Komedinin bir matematiği vardır. Bunu iyi verebilirim diye düşünüyorum. Kendimi “komedyen” olarak hiçbir zaman adlandırmadım. O çok zor bir meslek. Haddimiz değil ama iyi komedi oynarım.

Eğlenceli karakterleri canlandırıyorsunuz genellikle. Siz de eğlenceli biri misiniz?

Aslında “1 Kadın 1 Erkek”te Ozan’ın çoğunluğu bendendi. Biz spesifik birilerini değil, tüm erkekleri gösteren bir karakter yaratmak istedik. Demet (Evgar) de aynı şekilde Zeynep’le tüm kadınları yansıtan bir karakter çizdi. Ben de eğlenceli birisiyim tabii ki. Benim inancım bu. Normal hayatında insanları az da olsa güldürmeyi başaramayan insanların profesyonel anlamda komedi yapmalarını olağan görmüyorum. Espri yapabilmek bir beceridir, bir zekâ ürünüdür.

“Testosteron”, “1 Kadın 1 Erkek”, “Kredi”… Tüm bu işler günün sonunda gelip kadın-erkek ilişkilerine dayanıyor. Bu işlerden sonra kadın-erkek ilişkilerine bakışınızda bir değişiklik oldu mu?

Hayır! Her işte bir şeyler öğreniyorum tabii ki. Ancak ilişkiler matematik problemi değil. Bu nedenle ilişkilerime fayda sağlayacak bir şey öğrenmedim. Öyle olsaydı “1 Kadın 1 Erkek”te biz sekiz bininci skeçte işin formülünü bulmuş olurduk, olayı bitirirdik. 25 bin skeç çekmişsek, kadın-erkek ilişkilerinin bir formülü olmadığı içindir. Anatomik olarak, gen olarak tamamen birbirinden farklı iki canlı birlikte yaşamaya çalışıyor. Bu o kadar kolay bir şey değil. Bu yüzden çok bilinmeyenli bir denklem. Bunun bir mutlak doğrusu olsaydı biz bu komediyi yaratamazdık.

emre karayel 2

“GÜVEN ABİ’Yİ PUNDUNA GETİRDİK”

Gelelim “Kredi”ye… Güven Kıraç usta bir isim. Oyunda da farklı bir karakter ortaya koyuyor. Karşılıklı çok iyi paslaşıyorsunuz. Provalar ve oyun süreci nasıldı?

Bu süreç aslında Mahir İpek’le başladı. Ankara Sanat Tiyatrosu’nun bir prodüksiyonu bu. Zaten biz konuşuyorduk; “Ankara Sanat’ın bir ayağı İstanbul’da olmalı” diyorduk. Bu oyunu getirdikten sonra Güven ağabeyin role çok uygun olacağını söyledim Mahir (İpek)’e. Punduna getirdik ve Güven ağabeyi de kandırdık. Sağ olsun kırmadı bizi. İskender Altın da yönetmeyi kabul etti. İyi bir ekip olduk aslında. Güven ağabey başarılı bir oyuncu olmasına rağmen asla egosantrik birisi değildir. Prova sürecinde çok yardımcı oldu. Keyifli çalıştık. Çok tartıştık, çok konuştuk hâlâ da konuşuyoruz. Güven ağabey benimle olduğu için çok şanslıyım. Sahne sempatisi diye bir şey var. Güven ağabey de var o.

“Kredi” İspanyol bir yazarın oyunu…

Jordi Galceran’ın evet. Türkçe’ye çevirisini ise Deniz Yıldız yaptı.

Tahtadaki İspanyolca yazılar ve oyun öncesi yapılan İspanyolca uyarı anonsu bazı seyircilerin merakla fısıldaşmasına sebep oldu. Yönetmenin tercihi miydi bunlar?

Bu oyun süreci içinde gelişen bir durumdu. Yönetmen bir dünya kuruyor ve siz de o dünya içinde yarattığınız karakteri var etmeye çalışıyorsunuz. Yönetmene sorular soruyorsunuz. Rolle ilgili çalışırken tahtaki yazıları İspanyolca yazdım bir gün. İskender Altın “Bunları mı buldun geldin?” diye takıldı bana ama sonra o buluş kaldı oyunda. Güzel de oldu.

İki toplumun aile yapıları bir parça benzerlik gösteriyor aslında. Tabii, Türkiye’de oyundaki bazı şeyleri söyleyemezsiniz.

Aman sürprizi saklı kalsın.

Tabii ki sürprizini açık etmem merak etmeyin. Peki bu benzerlik işinizi kolaylaştırdı mı?

Evet, çünkü uyarlama yapmak durumunda kalmadık. Bir tek isimsel ögeler vardı onları düzelttik.

Gelen yorumlar nasıl?

Ben oyunun beğenilip beğenilmediğini, seyircinin salonda aldığı keyifle ölçüyorum. Bunu hissediyoruz biz, siz de oyunun bitiminde hissetmişsinizdir. O keyif arttıkça çok daha mutlu oluyoruz. Asal terazi salonun içi. Oyun gişe yapacaksa bu ancak kulak gazetesiyle olur. Tabii ki röportajlar, haberler önemli. Sonuçta bir algı yaratıyor ve anlatmak istediğimizi anlatıyoruz bu yollarla. Ancak tiyatro gişesi için önemli olan kulak gazetesi. Kulaktan kulağa oyunun iyi olduğu yayılıyorsa, biz bunu başarabiliyorsak ne mutlu bize.

Alternatif tiyatroları nasıl buluyorsunuz?

Şahane buluyorum. 50 kişilik salonlarda tiyatro yapma çabası büyük bir sevda gerektirir. Helal olsun. Devletin desteklemesi lazım onları. Bu olmuyorsa seyircinin desteklemesi gerek. Çok güzel işler yapılıyor duyuyorum. Bu sene hepsini izleyeceğim.

 

RÖPORTAJ: İLKNUR EŞSİZ

FOTOĞRAF: HAKAN AYDOĞAN