Evrencan Gündüz… Genç, güler yüzlü ve kesinlikle çok yetenekli bir müzisyen. Youtube’a koyduğu videolar hep sokaklarda kaydedilmiş. Bu şehri anlatan bir isim aslında o. Aşina olduğumuz şarkıları, aşina olduğumuz sokaklarda seslendiriyor. Evrencan’ın babasını da (Asım Can Gündüz) ülkece çok sevmiştik. Şimdi müzik kariyerinde emin adımlarla ilerleme sırası onda…

Youtube’a hangi şarkıyı yüklediyse dinlemiş biri olarak, iş için gittiğim Bodrum Yarı Maratonu’nda onunla karşılaşmışken gidip elini sıkmamak olmazdı. Son derece samimi, şarkı söylerken nasılsa o şekilde davrandı. Röportaj talebimi de sağ olsun, kırmadı.

Evrencan Gündüz şu an ne yapıyor? Bir günü nasıl geçiyor?

Bu Toprağın Sesleri” albüm kayıtları neredeyse bitti. Ve yarım saat önce masajdaydım. Oh çok iyiyim!

Hangi enstrümanları çalabiliyorsunuz?

Çok değil aslında. Bas gitar, gitar, piyano, perküsyon, ukulele, birazcık da bambu saksafon tıngırdatıyorum.

Gerçekten çok azmış. Peki, gönlünüzde yatan en aslan enstrüman hangisi?

Gönlümde aslında bas gitar var. Sonra da bağlama. Bağlama ile blues yapıyorum, ancak usulü ile çalamıyorum. Onu da geliştireceğim.

En çok dinlediğiniz müzik türü blues ve caz. Sonra peki?

70’ler Anadolu sentez müzikleri, Gospel, R&B, Funk ve içinde ritim olan her şey.

“SOKAK MÜZİKTİR”

İstanbul ve bu şehrin sokakları bir müzisyen için ne ifade ediyor?

İstanbul karmakarışık bir yer ve bu karmakarışıklık zaman zaman sizi beslediği kadar yorabiliyor da. Yaşadığım yer Kadıköy ve Moda ise bambaşka benim için. Evet, bazı zamanlar gerçekten karışık ve kalabalıktır ama daima o karışıklık içinde sizi besleyecek bir şey bulursunuz. Eski İstanbul’un simgesi ve şimdi çok az karşılaştığımız dut ağaçlarını hala Moda’da görebilirsiniz. Denizi, eski İstanbul beyefendi ve hanımefendilerini, Anadolu’yu Moda sokaklarında görebilirsiniz.

Öte yandan sokak müziktir benim için. Ve müzisyenin ilk adımlarını attığı yerdir sokak. Kimler neye, nasıl tepki verir öğrenirsiniz. Ne zaman, ne kadar para kazanacağınızı bilemezsiniz. O yüzden biz sokakta birbirimize “rastgele” deriz! Ama Kadıköy insanı her zaman müzisyenin hakkını verir.

“RAFLARDA DURMASI İÇİN CD BASMAK İSTEMİYORUM”

Online platformlarda yer alan bir albümünüz oldu. Peki, raflarda hiç olmayacak mı bir albümünüz?

Raflarda durması için CD basmak istemiyorum. Aslında CD basıp para kazanmak yerine, plak basıp, yeni nesillere ses kalitesi yüksek müzikler dinlemenin keyfini sevdirmek bana daha uygun geliyor.

Örnek aldığınız bir müzisyen var mı?

PJ Morton hayallerinin peşinden koşan, hayatını yazmaktan kaçınmayan, aynı zamanda inanılmaz yetenekli bir vokal ve piyanist. Benim için de büyük ilham kaynağı. Ayrıca, John Legend, John Mayer, George Benson, BB King, Jimi Hendrix ve Marvin Gaye de sayabileceğim diğer isimler. Marvin Gaye ergenliğimde aklımı aldı! Nur içinde yatsın. Sahne enerjimin en güzel yansıması ise Al Green ve babamdan sanırım.

Vapurda da müzik yaptınız ama zaman zaman buna tepki gösterenler olur. Sizce neden?

E adam kitap okumak istiyor ya da müzik dinlemek istemiyor ve haklı olabilir bu konuda. Ama haklılığı yumruğunu kaldırmasını ya da aşırı tepki göstermesini gerektirmez. Birisi ben çalarken “telefonla konuşuyorum” diye iki kez söylenip sonra ben çalmaya devam edince tepki göstermeye kalkmıştı. Sonra insanlar araya girdi tabi “yapamazsın bunu!” diye. Ayrıca insanlar dört bölümünde de müzik yapılan bir vapurda huzurlu değillerdi. Şimdi sadece bir yerde çalınıyor, her müzisyenin saati var ve bu yasal olarak yapılıyor. Gayet adil bence.

Örnek aldığınız bir müzisyen var mı?

PJ Morton hayallerinin peşinden koşan, hayatını yazmaktan ve kişiselliğini paylaşmaktan kaçınmayan, aynı zamanda inanılmaz yetenekli bir vokal ve piyanist. Büyük ilham oluyor.

Tabi ilk ilhamlarım; John Legend, John Mayer, George Benson, BB King, Jimi Hendrix, ve ergenliğimden sonra Marvin Gaye aldı başını yürüdü. Marvin Gaye aklımı aldı. Nur içinde yatsın. Sahne enerjimin en güzel yansıması Al Green ve Babamdan. Seyirci iletişimi önemli.

90’lar Türk popu neden efsaneleşti? 90’larda henüz yeni doğanlar bile neden ezbere biliyor şarkıları? Hâlbuki o zamanlar “Her gün bir şarkıcı çıkıyor. Piyasa mahvoldu.” eleştirileri yapılıyordu.

Ben 96 yılında doğdum! Tek hatırladığım Barış Abi’nin baş tacı olduğuydu. Bir de magazin programının birinin intro’sunda babam çıkıyordu. Onu görüp “bak, bak babam!” dediğimi hatırlıyorum.

Piyasanın mahvolmasının nedeni ise stüdyo altyapılarının organik ve orijinal fikirlerden mahrum bırakılarak tekdüzeleşmesi ve armonilerin birbirine benzemesiydi bence.

2000’lerde de eski şarkılar cover’lanır ya da mix’lenirdi ama genelde kötü yorumlar alırlardı. Fakat özellikle youtube’dan tanıdığımız müzisyenler çok başarılı. Aradaki fark ne? Bu işin tarifi nedir? Neyi farklı yapıyorsunuz?

Her şarkı yemek gibi. Akıllı bir insan yemeği, yerinde yer. Siz ondan daha güzelini yapsanız da o yine orda yiyecektir. İnsanlar ilk hallerini genellikle daha çok sever çünkü akıllara böyle kazınır. Ama sadelik ve müziğinin yeterli kalitede ancak iddiasız olması insanları daha çok çekiyor. Aslında insanlar öz bekliyor. Kişinin özünden gelsin de ne söylerse söylesin gibi hissediyor insanlar bu sıralar. Çok iddialı stüdyo kayıtları peşinde değiller. Yine canlı performansa döndü yani dünya. O yüzden ortaya daha güzel şeyler çıkıyor işte.

“İNSANIN HAYATTA KALMASI KALBİNİN RİTMİNE BAĞLI”

Türkülerle blues yapınca ortaya çok güzel bir sonuç çıkıyor. Nasıl oluyor bu sizce?

İkisi de insan ve toprakla ilişkili. Her şey ritim. İnsanın hayatta kalması kalbinin ritmine bağlı. Yaşamımız buna bağlı. Hepimiz tek’de buluşuyoruz. Sadece vurgularımız farklı. Farklı coğrafyalar ve farklı canlıları görüp esinleniyor, örnek alıyoruz. Bu sebeple melodiler ve ritimler değişiyor. Ama hepimiz doğadan besleniyoruz. Ancak çok benzer ve aslında ortak hayatlar yaşıyoruz, çünkü insanız. Ve hepimiz aynı yerde buluşabiliriz. Aslında olay Blues’la Türkü’yü birleştirmek değil. Amaç ortak paydada aynı şeyleri hissetmek. Bir olmak.

“VAR OLMAYA DAİR HER ŞEY BENİ MÜZİK YAPMAYA İTİYOR”

Sizi hangi duygular şarkı söylemeye iter? Aşk, kızgınlık, özlem, heyecan?

Her şey beni şarkı söylemeye itebilir. Mesela sizi yürümeye, hareket etmeye iten şey neyse hayata dair, var olmaya dair her şey beni müzik yapmaya itiyor.

“BABAM DA BEN DE SEVGİ İNSANIYIZ”

Babanızla ortak hangi özelliğiniz var müzik dışında?

Sütlü kahve içeriz. Müziksiz yaşayamayız. Gitaristin müziğini sabırla dinleriz. Blues severiz. Cümleli müzik severiz. Jimi Hendrix’i anlamak için ömrümüzü verebiliriz. Meditasyonu severiz. Çok yüksek ve bitmeyen enerjimiz var. Sevgi insanıyız.

Son olarak… Grup isminizden ötürü illa uzaylılarla alakalı bir soruyla kapayacaktım söyleşiyi. Uzaylılar geldi diyelim. Hangi şarkıyı söylemek isterdiniz? Bizi hangi şarkı temsil etmeli?

Fikret Kızılok – Ben Anadolu’yum

Zaman ayırdığınız için teşekkürler.

Ben teşekkür ederim. Sevgiyle kalın.

Fotoğraflar: Selim Vardım