Grafiti sizin için ” karalanan duvarlar”, “serserilerin kente verdiği zarar”, “siyasi mesaj” ve cezalandırılması gereken bir eylem” ise konuya bir de “anonim özgürlük” olarak bakmayı deneyin!

YAZI: ZEKİYE YARAŞ MERİÇ

Grafiti kelimesinin kökeni Yunanca “graphein”e dayanıyor. Anlamı ise “yazmak”. Dolayısıyla ilk grafiti örneklerine de antik Roma mimarisinde rastlanıyor. Günümüzde biraz içerik biraz da şekil değiştiren grafiti ile ilgilenenler kendilerini “sanatçı”dan ziyade “yazar” olarak kabul ediyor ve her birinin kendine has bir imzası bulunuyor. Hiçbir grafiti yazarının duvara bıraktığı eser bir diğerine benzemiyor; kimi sadece esprili cümleleri duvarlara, yerlere yazarken kimi son derece renkli eserler bırakıyor. Grafiti sanatçılarının bir numaralı malzemesi sprey boya. Belki dün boyanmış bir dış cephe duvarında, bugün grafiti örnekleri görmek sizi rahatsız ediyor ancak grafiti sanatçıları, halk tarafından kabul görmeyi ve her nerede yaşıyorlarsa, eserleriyle o semti donatmayı arzu ediyor.

Bu kent sanatını dünya çapında yaygınlaştıranlar Amerikalılar. Sonraları Avrupa’ya transfer olan grafitinin en başarılı, en zekice hazırlanmış, en beğenilen örneklerini verenler ise Avrupalılar.

Peki, insanlar neden grafiti ile uğraşır? Grafiti ile uğraşanların hemen hepsinin ortak fikri şu: “Grafiti yasal değil ve işin içinde kimseye zarar vermeden yasa dışı bir şeyler yapmanın zevki var!” Sözün özü grafiti belki asi bir eylem olarak başlıyor ama zamanla sokağın kaderi haline geliyor; bir anlamda sıradanlaşıyor. Öte yandan grafitinin yazılı ya da sözlü olmayan kendi kanunları da var. Örneğin bir grafiti çalışmasının üzerine bir başkası yapılmıyor. Uzmanların bu yaklaşıma dair yorumu ise şöyle: “Biri, otoritenin dayattığı bir durumu eleştirme ya da ti’ye alma cesaret gösterdiyse, bir başkasının bu grafiti üzerine başka bir grafiti çizmesi de zorbalıktır; dolayısıyla eleştirilen tutumu kendi sergilemiş olur!”

Swoon-on-Houston-Take-2

YASALAR OLMASA, GRAFİTİ DE OLMAZDI!

Grafiti sanatçılarının belki de en kayda değer eylemlerinden biri, gerçekleştirdikleri protesto ya da eleştiriyi “etiketleme”, imzalama isteği. Bu, elbette kendi isimleriyle olmuyor ve hemen hepsi kendine takma bir isim ediniyor, hatta bu ismi de yine kendilerine has karakterlerle, renklerle çizdikleri grafitinin altına, gözle görünür bir yere yerleştiriyor. İmza konusunda en iyi bilinen grafiti sanatçılarından biri hiç kuşkusuz Banksy. Öyle ki “sanatçı”nın grafiti çalışmalarını çizdiği duvarlar, zengin Banksy hayranları tarafından yerinden sökülüyor ve özel koleksiyonlarda yerini alıyor. Duvarlar da tüm masraf göze alınarak yeniden yaptırılıyor.

Grafitinin bir amacı da toplumun, gerek gelir gerek sosyal statü olarak en alt seviyedeki bireyleri için eserler üretmek. Uzmanlar, grafiti sanatçılarının da genellikle bu alt tabakadan geldiğine dikkat çekiyor ve grafitinin en alttakilerin, kaymak tabakadan aldığı sanatsal intikam olarak dikkat çektiğini vurguluyor. Aynı uzmanlar bu grafiti sanatçılarını da genel olarak şöyle tanımlıyor: “Bu kişiler gerçekten toplumun en alt sınıflarına ait. Belki para kazandıkları başka bir işleri de var ama o iş her ne ise, toplumsal kabul görmelerine yaramıyor. Her gün karşımıza çıkan, baktığımız ama görmediğimiz; varlıklarından bile haberdar olmadığımız insanlar bunlar. Hepsi de son derece zeki ve kelimenin tam anlamıyla sanatçı. Grafitiye yöneldikleri güne dek yaşadıkları her türlü eziyetin ve dışlanmışlığın intikamını bu yolla alıyorlar. Onlara değil ama kent merkezlerinde hiç ummadığınız bir anda karşınıza çıkan grafitilerine bakıyorsunuz. O grafitileri beğeniyor, takdir ediyorsunuz. Bu da onlara şöyle bir haz veriyor: “Beni tanısa yüzüme bile bakmaz ama eserimi takdir ediyor!” Bu, ezilmişliğin yasa dışı bir yolla, grafitiyle alınan intikamı; kuşkusuz en büyük hazzı da bundan alıyorlar. Ancak şu da var: Grafiti sanatçılarının kim ya da ne olduğu sokaktaki adamı ilgilendirmiyor çünkü sokaktaki adam karşısındaki “esere” odaklanıyor. Haliyle yasa dışı bir eylem, bir anda toplum tarafından kabul gören bir çalışma haline geliyor. Bu, özellikle kanun koyucular ve uygulayıcılar için de otorite sarsan bir yaklaşım, zira grafitiyi çizeni yakalasanız tepki toplayacaksınız, görmezden gelseniz kanun uygulama yetkinizi kötüye kullanacaksınız. Halk, yetkililer ve uygulansın diye konan yasalar açısından tam bir açmaz!” Bu arada grafiti çalışmalarının Avrupa’da, özellikle İngiltere ve Fransa’da yeni binaların cephelerine değil de daha çok eski, kıyıda köşede kalmış, dış cephesi terkedilmiş izlenimi uyandıran, eski veya gözden ırak mahallelerde uygulandığını da belirtmek gerek. Uzmanların bu durumla ilgili yorumu da açık: “Grafiti ustaları, kentin ihmal edilmiş mahallelerini ve binalarını, kendi anlayışlarına göre güzelleştirme çabası içinde… Merkezi ve bakımlı semtlerde çizdikleri grafitinin genel görünümle alakasız kaçacağını biliyorlar. Onlar, aslında eski ve bakımsız semtlerin dekoratörü hatta peyzajdan sorumlu yöneticisi.”

Highero

GRAFİTİ İLE SOKAK SANATI’NIN FARKI

Grafiti ile ilgili bir gerçek daha var: Sokak sanatı ile grafiti aynı şey değil ve genellikle ikisi karıştırılıyor. Sokak sanatında sanatçı kendini ifade etme şansı buluyor. Yaptığı sanatı gözler önünde uyguluyor ve takdirin ya da eleştirinin de direkt muhatabı. Ortaya koyduğu sanat eseri toplumsal bir konuyla ya da içinde bulundukları güncel gelişmelerle ilgili olsa bile, sokak sanatçısının kendi kişisel görüşünü, değerlerini ve fikirlerini yansıtıyor. Söz konusu sanat eseri de tesadüfen ya da tamamen bilinçli olarak, güncel kültürün bir parçası haline geliyor. Sanatçının kimliği gizli değil, tam tersine sokak sanatını icra ettiği anda bile görüntülenebiliyor.

Grafitide durum biraz daha farklı. Grafiti, geleneksel sanatı kucaklayan dünyada, suçlu olarak algılanmayı göze alarak kendini ifade etmenin bir yolu. Pekçok grafiti sanatçısı çizdiklerinin yıkıcı hatta barbar içeriğiyle deneyim kazanırken, grafitinin kamuya ait ya da özel mülk sıfatındaki binalara verdiği zararı umursamaz. Sanatçının kimliği gizlidir, imzada kullanılan takma isimdir ve sanatını genellikle kimsenin görmediğinden emin olduğu zamanlarda icra eder. Grafiti ile ilgilenen sosyal bilimcilerin ortak görüşü ise şu: “Sokak sanatının kökleri grafitiye dayanır ve sokak sanatı, grafitinin alt kültürü olarak doğmuş ve kabul görmüştür.” Bu noktada sorulması gereken soru belki de şu: Grafiti sanatı, neden ehlileşmedi ya da sokak sanatı gibi sanatçısı bilinen, toplumda kabul gören bir sanat dalı haline gelmeyi reddetti? Uzmanlara göre bunun nedeni “kendinin efendisi” olma isteği. Hatta bu istekle başlanan grafitide giderek içinde bulunduğu toplumun saygısını kazanma ve kendi bölgesinde hâkimiyetini ilan etme hedefi. Kısaca, grafiti sanatında, hemen her şeyin “sokağın kuralları”na göre şekillendiğini söyleyebiliriz. Şöyle de açıklayabiliriz: Grafitiye imzanızı atarak önce varlığınızı ilan edersiniz. Sonra bulunduğunuz bölgedeki tüm boş yüzeyleri imzanızla doldurarak (buna grafiti dilinde “bombalama” denir) o bölgeye bir anlamda el koyarsınız. Bu, adınızın duyulmasını sağladığı gibi diğer grafiti sanatçıları arasında da prestij kazanmanızı sağlar. Ancak saygı görmeniz için tamamen size özel orijinal mesajlar, resim ve yazılar içeren grafitileri, hâkimiyetinizi ilan ettiğiniz o bölgede hayata geçirmeniz beklenir. Örneğin grafiti sanatçısı KR’nin çalışmaları son derece basit ancak benzersizdir. KR, boyayı sadece döker ve akan boyanın yüzeyde yukarıdan aşağıya süzülerek düzgün bir iz bırakmasını sağlar.

Bu arada grafiti sanatçısı-sokak sanatçısı kavramını karıştırmaya neden olan bazı isimler de yok değil. Banksy, on yıllardır gizlediği kimliğiyle tam bir grafiti sanatçısı örneği ancak benzer çalışmalara imza atan Blek le Rat’in ne yüzü, ne kimliği gizli fakat her ikisinin de çalışmaları Christie’s müzayedelerinde açık artırmayla satılıyor. Grafitinin kadın yıldızlarından Swoon’un çalışmaları ise MoMA tarafından satın alınıyor ve sergileniyor.

 

GÖRDÜĞÜNÜ ANLAMAK…

Grafiti, günümüzün görsel kültürünün bir parçası ve bir anlamda herkesin konuştuğu, anladığı görsel bir iletişim dili olarak kabul ediliyor hatta sınıflar arası iletişimde aracı rolü üstlendiği, özellikle batı ülkelerindeki üniversitelerde grafiti estetiği, dili, mesajları ü