Kitapçılara yalnızca kitap alınıp satılan bir yer olarak bakmak yapılan en büyük yanlışlardan biri belki de. İstanbul’da işinin ehli beş kitabeviyle, kitap üzerine derin ve samimi bir sohbet gerçekleştirdik.

Fotoğraflar: Erhan Tarlığ

Kitap satın almak, satın alınan kitabı okumak, okunanı anlamak ve hayata yön verecek olgular çıkarmak, uzun ve kapsamlı bir süreç. Türk toplumunun kitap okuma alışkanlığı göz önünde bulundurulduğunda bu sürece gerçekten uyulup uyulmadığı ise bir tartışma konusu. Bu tartışmanın gerekçesini de “kitap okumak” kavramının gün geçtikçe içinin boşalması, kitabın meta halini alması, kitap taşımanın yapay bir sosyal statü belirleyici olarak görülmesi gibi kaygılar; daha da önemlisi kitabevlerinin, sosyal medyadaki paylaşımlarla çelişen satış rakamları oluşturuyor. Kitap okumanın bir kültür, bir ihtiyaç haline geldiği günlere ne zaman ulaşılır bilinmez ancak İstanbul’da okumayı sevenler için birçok güzel kitabevi bulunuyor. Trendsetter İstanbul olarak nitelik, tasarım ve konsept bazında birbirinden farklı beş kitabevini sayfalarımıza konuk ettik ve tüm bu tartışmalarla ilgili olarak onların düşüncelerini öğrenmek istedik.

pandora

Pandora
1991’de İstiklal Caddesi’ndeki Büyükparmakkapı Sokak’ta kurulan Pandora, ardından Boğaziçi Üniversitesi, Koç Üniversitesi ve son olarak da 2014 yılında açılan Nişantaşı şubesiyle uzun yıllardır hizmet veren, Türkiye’nin en köklü kitabevlerinden biri. Pandora’nın kuruluş sürecinde ilginç bir hikâyesi var: Kitabevinin açılacağı mekân Metin Erksan tarafından bulunuyor ve Pandora ismi de yine onun tarafından belirleniyor. Haliyle bu isim hemen kabul ediliyor ve Pandora yıllardır aynı yerinde, aynı isimle varlığını sürdürmeye devam ediyor.
Pandora, aynı zamanda Türkiye’nin ilk online kitap sitesi pandora.com.tr ile bizi daha internetin yaygın olmadığı 1994 yılında tanıştırmış. Dolayısıyla internetten kitap alışverişinin oldukça yaygın olduğu bu dönemde, biz de konuyla ilgili düşüncelerini sorduk Pandora’ya: “Sosyal medya veya web sitesi üzerinden bize sunulan bir kitap o anki anlık dürtüyle satın alınabilir. Oysa aradığımız kitabı ya da konuyu kitabevlerine giderek bulmaya çalışmak, çok daha verimli ve sağlıklı olacaktır. Okur, özellikle edebiyat dışında bir kitap arıyorsa onun indeksine bakmalı, içinde yer alan konuların neler olduğunu kavramalı ve o kitaba ihtiyacı olup olmadığını bu şekilde fark etmelidir. Edebiyat çerçevesindeki kitaplar daha çok tavsiyeler üzerine alınıyor. Ama edebiyat dışında tarih, felsefe, sosyoloji, iktisat, sanat gibi okurun özel ilgi alanına giren dallarda; kitabın içeriğindeki bilgiye, en kolay şekilde ön sayfadaki “İçindekiler” ve arka taraftaki “İndeks” kısmından ulaşılabilir. Bu nedenle kitap satın alırken, kitabı eline almak ve kapağını kaldırıp az da olsa göz gezdirmek için okurun ziyaret edeceği yer internet değil, fiziki mekân olmalıdır.”
Pandora gibi geniş kitap skalasına sahip kitabevlerinin satış rakamlarına bakıldığında tüm türler arasında en çok edebiyatın tercih edildiğini görüyoruz. Bu türe en çok kadın okurlar ilgi gösterirken, erkek okurların okuma alışkanlığı daha çok popüler tarih, güncel Türkiye tarihi gibi konulara yöneliyor. Bu kitapların okur tarafından toplu taşımada, kafede, sosyal medyada; yani kalabalık mekânların çoğunda kolay tüketilebileceği, çoğu zaman nesneleştirildiği, kalabalık ortamlarda bir fark yaratma ya da kendini bir sınıfa sokma amacıyla elde dolaştırılan bir obje halini aldığı ise ne yazık ki gerçek! Özellikle uluslararası literatürde “best seller” olarak tabir edilen, dönemin güncel ve popüler kitapları çok rağbet görüyor kitabevlerinde. Örneğin Pandora’da bu ay en fazla Ayşe Kulin’in son kitabı, “Kanadı Kırık Kuşlar” satılmış. Pandora ise sanattan tarihe, felsefeden sosyolojiye, hemen her alanda çok geniş bir kütüphaneye sahip. Bunun yanı sıra çeviri kitabı okumakla Kant’ı, Süreyya Faruki’yi ya da John Freely’yi kendi dilinde okumanın, o hissiyatı kendi dilinde alabilmenin arasında anlam bazında büyük bir fark olduğu düşüncesini benimseyen ve bu bilinçle hareket eden kitabevi, Türkiye’deki en kapsamlı yabancı dilde yayınlanmış kitap arşivini de oluşturmuş. Dolayısıyla yabancı dilde kitap okuma alışkanlığına sahip insanların da sıklıkla tercih ettiği bir yer burası.
Yeni neslin okuma alışkanlığının ve kitap bilincinin yeterli seviyede olmadığı aşikâr. Pandora hakkında merak ettiklerimizi yanıtlayan Ozan Kocatürk, “Biz ne kadar uğraşırsak uğraşalım, hangi çabayı gösterirsek gösterelim, onlar okumaya ihtiyaç duymadığı sürece bizim de yapabileceklerimiz kısıtlı oluyor. Elimizden gelen maksimum şey; kitabevinin raflarında nitelikli kitap barındırmak ve insanlara buraya girdiklerinde dinginlik verecek bir ortam hazırlamak. Onun dışında okuma ve satın alma kararını okura bırakmayı tercih ediyoruz” diyor ve ekliyor: “Kitap okumayı ihtiyaç ve kültür haline getirebilmek önemli aslında. Bu kültürü oturtmanın en önemli yolu; eğitim seviyesini yükseltmek ve okuma alışkanlığını kazandırmak… Bu hemen oluşabilecek bir alışkanlık değil tabii ki. Bir şey öğrenmek ve insanlara bir şey öğretmek, kanıksatmak, alıştırmak çok zordur ve tüm bunları başarabilmek için de yoğun bir çalışma gerekir. Bu da uzun zamana yayıldığında bir anlam kazanır.”
Kuruluş tarihi 1991 olmasına rağmen, aslında çok daha eskilerden beri Pandora’yı yaratmak için çalışmalar yapılıyor, kitap toplanıyor, arşiv oluşturuluyormuş. Bu çalışmalar da kitabevinin “Sürpriz Kitaplar” adlı bölümünü ortaya çıkarmış. Bu raflarda hem yabancı hem de yerli olmak üzere nadir bulunan kitaplara ya da ilk baskılara yer veriliyor. Örneğin 2016 baskısı “Niğde Üniversitesi Endemik Bitkileri” adlı bir kitabı da bulabilirsiniz o rafta, 1980’lerde basılmış ve günümüzde nadir ulaşabildiğimiz bir kitabı da. Yeter ki ne istediğinize karar verin! Çünkü Pandora’da “Bana bir kitap önerir misiniz?” sorusuna pek de sıcak bakılmıyor.

Halaskargazi, Vali Konağı Cad. No: 5, Şişli
0212 245 1667

1 2 3 4 5