Bu sene Bienalde en çok kimlerin ismini duyacağız. Gelecek vaat eden genç yıldılar kimler? Bieanelin yıldız haritasını sizin için çıkardık! Bu sanatçıları ve işlerini görmeyi sakın unutmayın!

ED ATKINS

1982 İngiltere doğumlu sanatçı Ed Atkins, Londra’da yaşıyor ve çalışıyor. Çalışmalarını Kunsthalle Zurich, Zürih; Palais de Tokyo, Paris; MoMA PS1, New York; Tate Britain, Londra gibi önemli uluslararası müze ve kurumlarda sergilemiş olan sanatçı, genellikle işlerinde video ve metinlerle çalışıyor ve film, edebiyat geleneklerini alt üst etmeyi amaçlıyor.
İçerisinde korku ögeleri de barındıran işleriyle tanınan sanatçı, duyusal bilgiyi kullanarak bedenin kompleks yapısının zorluğunu anlatan işler üretiyor. “Death Mask I and II (2010)” adlı 80 sayfadan oluşan senaryosu, Londra’da Cabinet Gallery’de video enstalasyonuyla gösterilmiş ve izleyicilerden kırmızıyı hayal etmelerini isteyen bir sahneyle sona ermişti. Bu sırada arka fonda 1980’lerin korku filmi “Cannibal Holocaust”un müziğinin çaldığını da söylemeden geçmemek gerek! “Death Mask I”in senaryosu Fransız Devrimi döneminin heykeltıraşı Marie Tussaud’yu fantastik bir şekilde hem bir işkenceci hem de bir yaşam muhafızı olarak yansıtıyor, Michael Jackson’ın da bir minyatürünü barındırıyordu. “Death Mask II”nin metniyse 19. yüzyıl doğa bilimcisi Alfred Russel Wallace’ı konu alıyordu.
Sanatçının 2010’da gösterdiği “Death Mask II: The Scent” adlı sekiz dakikalık video işi, geleneksel video teknikleriyle oynayarak Atkins’in işlerini özetler bir nitelikteydi. Kamera inanılmaz bir durgunlukta, mum ışığında, görünmeyen bir insanın başının arkasına ya da meyvelere yaklaşabiliyordu. Bu görüntüler, artık oyuncuların HD kalitesinde kendi “gerçek” kişiliklerine çok daha yakın oldukları düşüncesine dayanıyordu. Benzer şekilde sanatçı da derinin inceliğini yansıtmayı hedefliyordu.
Us Dead Talk Love (2012) işiyse Chisenhale Gallery’deki sergisinin en önemli çalışmalarından biri haline gelmişti. 37 dakika süren bu iki kanallı videoda Atkins’in sesini duyuyor ve penisinin ucundaki derinin altında kirpik buluşundan bahsetmesini dinliyorduk. Sanatçı, onun varlığını metaforik olarak bir fosil, bıçakla yapılmış bir açıklık, protein ya da bir sıkıcılık olarak tanımlıyordu. Düz deriyle kapatılmış üç boyutlu bir kafa tarafından seslendirilen bu metin, orijinalliğe, kişisel temsile ve aşk olasılığına dair bir meditasyon hissi yaşatıyordu.
Atkins bienal kapsamındaysa işini Rizzo Palas’ta sergiliyor. Büyükada’da yer alan, 19. yüzyılda inşa edilmiş olan bu mekân, 1961 yılına kadar özel konut olarak varlığını sürdürdükten sonra Balıklı Rum Hastanesi Vakfı tarafından satın alınıyor ve 2010 yılına kadar pansiyon olarak kullanılıyor. Mimari ve tarihi olarak pek çok yaşanmışlığı bünyesinde barındıran mekâda, Atkins, bienal kapsamında yeni video projesini sergiliyor. Video, günlük hayattan alışık olduğumuz sıradanlıkta bir kişiliğe ve hayata sahip olan Jeffrey Bush’un gazetelere haber olan sıra dışı, beklenmedik ölümünden yola çıkıyor. Sanatçının diğer çalışmalarından alışık olduğumuz yoğun kurgusu ve gerçeklik algımızı sorgulatacak derecede başarılı HD simülasyon görüntüleri ise ziyaretçilere inanılmaz bir video deneyimi yaşatıyor.