Mahşerin dört atlısı gibi, Katalonya’nın dört büyük avangart sanatçısı var; Francis Picabia, Pablo Picasso, Salvator Dali ve Joan Miro.

Sabancı Müzesi daha önce Picasso ve Dali ile buluşturmuştu bizi, şimdi ise avangart sanatın masalsı ve tekinsiz dünyasına olan yolculuk “Koan Miro: Kadınlar, Kuşlar, Yıldızlar” sergisi ile devam ediyor.

 

sakipsabancimuzesigal2

Image 2 of 13

KADINLAR, KUŞLAR, YILDIZLAR
Birinci galerinin girişinde sizi karşılayan koridor boyunca uzanan biyografisi, Miro’nun modern sanatın ve düşünce dünyasının tüm dönemleri ve en önemli isimleriyle olan temasını gözler önüne seriyor. Miro’nun 1983’te 90 yaşındayken öldüğünü belirtmekte fayda var. Bu nedenle yapıtları görmeden önce uzunca bir koridor sizi bekliyor olacak. Koridoru bitirdiğinizde Miro’nun ilk dönem baskılarıyla karşılaşıyoruz. Ardından Miro’nun olgunluk çağını yansıtan ve sanatçının ABD’de tanınmasını sağlayan serisi “Takım Yıldızlar”ını görebilirsiniz. Maalesef bu serinin tümü reprodüksiyon olarak sergileniyor. Bu seride Miro’nun simgesel dağarcığını ve bu simgeleri nasıl birbirleriyle bağladığını belirgin bir biçimde görmek mümkün. Ardından Miro’nun simgesel dağarcığını daha da net takip edebileceğiniz örnekler; Figür ve Kuş (1948), Ayın Önündeki Kadın (1974), Şahane Şapkalı Kadın ve Yıldız (1978) gibi önemli yapıtlar, şair Shuzo Takiguchi’nin etkisiyle Japon yazım sanatından etkilenen taslaklar eşliğinde oldukça başarılı bir biçimde sunuluyor. İkinci galeriye indiğimiz anda ilk göze çarpan şey Miro’nun stüdyosunda kullandığı bazı eşyaları oluyor. Biraz ilerlediğiniz anda ise Miro’nun hazır nesneleri birleştirerek ürettiği heykellerin ve duvar halılarının olduğu bölüme giriyorsunuz. Bu defa Miro gerçekliğin üç boyutlu ve katı dünyasından söküp aldığı parçaları, kendi simgesel düzeninde tekrar bir araya getiriyor ve böylece bizimle kendi düş dünyası arasında adeta bir çatlak veya yarık açılmış gibi bir hisse kapılıyorsunuz. Bu bölümden çıkıp biraz daha ilerlediğinizde adını Katalan şair Joan Brossa tarafından yazılmış ve sanatçıya ithaf edilmiş bir dizi şiirden alan Joan Miro’ya Övgü (1973) isimli taşbaskılardan oluşan bir seri göreceksiniz. Miro, şiire ilgi duyan bir ressamdı ve çok sayıda taşbaskı seriyi şiirlere eşlik etsinler diye yaptı. Hatta onu baskıya bu kadar yönelten şeyin de şiir olduğu söylenir. Miro yapıtlarını diğer bütün gerçeküstücü sanatçılar gibi şiirin imgesel gücünden ilham alarak şekillendirmeye girişmiştir. Yapıtlarının şiirden tek farkı; simgelerini, lineer olmayan bir düzlemde sınırsız bir olasılık içinde ilişkilendirmesidir. Bu da onu imgenin şairi yapan en önemli özelliğidir. Hareketli enerjik resmilerinde en çok kullandığı tema olan kadınlardan bahsederken Miro, “Benim kadın dediğim, bir canlı olarak kadın değildir, evrenin kendisidir” diyerek yapıtlarının rastgele kullanılan imajlar toplamı olmadığını, aksine yapıtlarında kullandığı simgesel alfabenin bütünsel bir uyumun peşinde olduğunu vurgular. Son olarak Miro’nun en büyük heykel çalışmalarından biri olan Kişi (1970) ile karşılaşıyoruz. Heykel Miro Müzesi’nin önündeki yerinden 10 yıldır kımıldatılmamış ve ik kez İstanbul sergisi için sökülmüş. Baş ve gövdesi tek bir hareketle tasarlanmış heykelin kolları ve cinsel organı sonradan eklenmiş gibi duruyor. Ayrıca bu bölümde Miro’ya bu heykel için ilham veren küçük objeleri de görebilirsiniz. Bence sergiye yolunuzun düşmesini beklemeyin, Sabancı Müzesine gidin ve görün derim. Miro’nun “Kadınlar, Kuşlar, Yıldızlar” sergisi sanat sezonu için heyacan verici bir başlangıç olmuş.

 

Yazar: Yiğit Yeşillik