TÜNEL’DEN AŞAĞIYA DOĞRU

Narmanlı Han’a vardıysanız, artık Pera’yı Karaköy’e bağlayan ve dünyanın ilk yer altı metrolarından olan Tünel’i de görmeniz gerekiyor. 1867’de turist olarak İstanbul’a gelen mühendis Eugène-Henri Gavand, Karaköy Limanı’nı bölgeye bağlayacak bir metro hattı için Fransız hükümetine bir öneri götürmüş. Ret cevabı alan Gavand, çareyi İngilizlere başvurmakta bulmuş ve dönemin padişahı Sultan Abdülaziz’in de desteğiyle 1875’te projesini halkın kullanımına sunmayı başarmış. Girişin karşı köşesindeki binanın üst katına bakarsanız, çatısında eskiden Tünel’in çalışması için buhar ihtiyacını karşılayan tarihi bacayı görebilirsiniz. Ayrıca Tünel yapılırken kazılan alandan çıkan toprakların döküldüğü bölgenin şimdiki Tepebaşı’nı oluşturduğunu da belirtelim.

tünel

Tünel’den Karaköy’e doğru, eski Yüksek Kaldırım sokağından ilerlediğinizde sol tarafınızda İstanbul’un en hip sokaklarından biri uzanır; Serdar-ı Ekrem. Bu sokağın ortalarında ise dünyanın en güzel manzaralı binası olduğuna şüphe götürmeyen, sapsarı Doğan Apartmanı yer alır. Sokağın hemen girişinde karşılıklı iki dükkân sizi karşılar; An Be An tasarım butiği ve dünyaca ünlü Lomography fotoğraf makinelerinin satıldığı ve bu makinelerle çekilmiş fotoğrafların sergilendiği Lomography mağazası. Tasarım kıyafet butiği Section Mode Unique, ilerleyen sayfalarda hakkında daha fazla bilgi bulabileceğiniz Pop Culture Toys ve freelance çalışanlar için sıra dışı bir ofis ortamı sunan Urban Station da burada yer alıyor. Ayrıca Arzu Kaprol’ün butiği, tasarım ve hediyelik eşyalara ev sahipliği yapan Turkish Berry Much ve hemen altında New Yorklu tasarım markalarını barındıran Fifthavegalata ve Les Benjamins uğranması gereken yerlerden. Dünya tasarım markalarını bünyesinde barındıran 290 Som ve Bilge-Derya Çiçekçiler kardeşlerin yerli-yabancı takı-aksesuvar tasarımcılarının ürünlerini sattığı Aphorm da sokakta bahsetmemiz gereken yerlerden. Aynı şekilde sağlıklı yemekleriyle dikkat çeken Münhasır Galata’yı da unutmayalım.

doğan apartmanı

Doğan Apartmanı’nın varlığı ve ünlü isimlerin burada oturmaları, sokağın bu derece gelişmesi ve bir tasarım alanına dönüşmesinde büyük önem taşıyor elbette. Zaten burası eskiden beri Beyoğlu’nun yüzünü etkileyen bir yer olmuş. Eski Prusya Krallığı’nın başkonsolosluğu olarak kullanılan bina, büyük bir yangında yıkılmış ve 19’uncu yüzyılın ikinci yarısında yeniden inşa edilmiş. Alman Konsolosluğu Gümüşsuyu’na taşınana kadar da burada kalmışlar. U şeklinde yapılan bina Boğaz’ın Asya tarafı, Sultanahmet ve Topkapı’yı mükemmel açılardan görüyor. İçeriye elinizi kolunuzu sallayarak girmek mümkün değil ne yazık ki ama Google’da kısa bir araştırma yaparsanız, içerideki muhteşem ve yemyeşil bitkilerle donatılmış avluyu ve manzarasını görebilirsiniz. Tarih boyunca müstesna isimlerin yaşadığı bina, günümüzde de Okan Bayülgen, Sezen Aksu ve Tarkan gibi isimlere ev sahipliği yapıyor.

YAZI: ZEYNEP MERVE KAYA

FOTOĞRAFLAR: ERHAN TARLIĞ

 

1 2