Çocuğunuz bir ağaca dokunmanın, bir çiçeği koklamanın, çıplak ayakla toprağa basmanın, bir köpeğin başını okşamanın ne anlama geldiğini biliyor mu? Mutlu Gelecek Atölyesi Anaokulu Gelişim Psikolojisi Uzmanı Nilay Göncü Arslan, doğada daha çok vakit geçiren çocukların kendileri ve dünyayla ilgili farkındalıklarının nasıl değiştiğini anlatıyor.

Doğa nedir? Bize ihtiyaç duymadan bizi yaşatan, besleyen, koruyan yani varlığımızı devam ettirmemizi sağlayan bir yaşam alanıdır. Bizler bu sistemin bir parçası olsak da insanın hükmetme arzusuyla doğayla savaşmaya başladığı zamandan beri sanki doğa bizim kurduğumuz sanal gerçekliğin içinde var olmaya çalışıyormuş gibi davranıyoruz. Kendimizi bu sistemin bir parçası olarak değil, doğanın sahibi olarak görüyoruz. Doğada var olmak yerine doğayı korumaya ya da kullanmaya odaklanıyoruz.

Gelinen noktada farklı bir şey yapma şansımız yok gibi görünüyor. Giderek daha da bozulan ekolojik denge karşısında hiçbir şey olmamış gibi davranmaksa tabii ki kolay değil! Bu nedenle bu sömürünün bir parçası olmaktansa doğa için bir şeyler yapmak gerektiğini biliyoruz, hatta çoğumuz yapıyoruz da…

Peki, ya çocuklar? Gelişim Psikolojisi Uzmanı Nilay Göncü Arslan’a göre çocuklar çok daha trajik bir doğa bilincine doğuyorlar. Çocukların kendilerini özgürce ifade edebilecekleri gerçek bir toprağa sahip olmadıklarını belirten Nilay Göncü Arslan şunları söylüyor: “Çocuklar ağaçları tanımıyorlar mesela. Sadece televizyonda ya da kitaplarda gördükleri hayvanlar var. Üstleri kirlenmesin diye çimlerde yuvarlanamıyorlar. Gerçek bahçelerde değil, AVM’lerin oyun parklarında vakit geçiriyorlar. Sokak hayvanlarından ürküyorlar hatta bu yüzden onlara zarar verme hakkı buluyorlar kendilerinde. Kendi içlerindeki potansiyel gelişimi ortaya çıkartabilecekleri doğal alanları yok. Aslına bakılırsa yetişkinlerin el ürünü doğalarında, kendi psikolojik ve fiziksel süreçlerini tanıma veya bununla temasa geçme şansını da kaybediyorlar.”

Bu süreçte doğa bilinci oluşturmanın yalnızca entelektüel bir şehirli isteği olmaktan çıktığını ve sağlıklı bir ruh-beden dengesine ulaşmayı hedefleyen gerçekçi bir ihtiyaç haline dönüştüğünü ifade eden Nilay Göncü Arslan, doğayı anlama ve doğanın içinde var olabilme sorumluluğunu çocuklara kazandırmak gerektiğini vurguluyor: “Çocuğunuza doğayı anlatabilirsiniz. Onun döngülerini, sağladıklarını, onunla birlikte yaşayabilmeyi… Bunu onunla konuşarak da yapabilirsiniz, ona yaşatarak da. Örneğin boş vakitlerinizi kapalı alanlarda değil halen bulabildiğiniz geniş bahçelerde, toprağa basarak, çiçekleri koklayarak geçirin. Çocuklarınıza hayvanların yaşam haklarına saygı duymaları gerektiğini öğretin. Büyük tatil köyleri yerine gerçek köylerde zaman geçirin. Çocuklarınızın resimlerde ya da hayvanat bahçelerinde gördükleri hayvanları, gerçek ortamlarında görmelerini sağlayın.”

Bir ağaca dokunan, bir çiçeği koklayan, çıplak ayakla toprağa basan, bir köpeğin başını okşayan çocuklardaki değişimi ve gelişimi Gelişim Psikolojisi Uzmanı Nilay Göncü Arslan şöyle anlatıyor: “Doğayı deneyimleyen ve bunu anlayan çocuklar, kendileriyle ve diğer insanlarla kurdukları ilişkilerin doğasının da değişmesini sağlar. Doğayı anlayabilen ve duyabilen çocuklar, kendi doğalarına daha farklı bir gözle bakmaya başlarlar. Tabi ki dünyaya da…”
Mutlu Gelecek Atölyesi Anaokulu’nun okul ve orman etkinliklerini görmek için mutlugelecekatolyesi instagram hesabını takip edebilirsiniz.