Amerika’da illüstrasyon eğitimi aldıktan sonra “karmaşık ama huzurlu” şehre, İstanbul’a geri dönmekten büyük mutluluk duyan Derya Şensoy, şehri nasıl yaşadığını yazdı ve bizim için İstanbul’u çizdi.

2

Image 2 of 2

Derya’nın İstanbul’u biraz karmaşık biraz da hızlı. Zaman zaman kalabalığın içinde yapayalnız, zaman zamansa İstanbul’un kalabalığına kapılmış buluyorum kendimi. Uzun süre yurt dışında yaşamış olmanın da verdiği bir özlem var bende İstanbul’a karşı. Nereye gidersem gideyim hep İstanbul’a dönmek istiyor bir yanım. <p< Rumeli Hisar’ında Buse ve Pırıl’la kahvaltı etmeyi, Bogaz’da Papyon’la yürümeyi, Galata’da Ferhan ve Berna’yla alışveriş yapmayı seviyorum. İstiklal Caddesi’nde insan seline karşı başarıyla yürüdüğümde kendimle gurur duyuyorum. Kapalıçarşı esnafının bana her “Hello, Welcome” deyişinde yüzümdeki gülümsemeyi ve sonra en misafirperver halleriyle “abla bir çayımızı iç” demelerini seviyorum. Bunun yanı sıra trafiğinden ve koşturmacasından da bir o kadar yorgun düşüyorum. Her Eminönü’ne gittiğimde park yeri bulabilecek miyim telaşı, trafikte gideceğim bir yere yetişebilecek miyim stresi... Çok yordu beni İstanbul derken… Cihangir’de Çağrı’yla bitmek bilmeyen kahve sohbetlerimizin verdiği huzur ve mutluluk, Bebek Happily Ever After’da Mert ve Ayşe’yle dedikodu yapmak, akşam Limonchello’da Memo ve Mert’le dans etmek unutturuyor İstanbul’un bütün kaosunu ve yorgunluğunu.

Güzel anılarım ve sevdiklerim var İstanbul’un her köşesinde. Biraz uzak kalsam gözlerim Boğaz’ı arıyor gittiğim şehirlerde, sanki sevgilimi aldatıyormuşum gibi bir suçluluk duygusuna kapılıyorum. Sonra yine İstanbul’da buluyorum kendimi, karmakarışık ama huzurlu.