Uzun yıllardır yazar kimliğiyle tanıdığımız Cem Mumcu’nun ilk kişisel sergisi, 7 Aralık 2016 – 16 Ocak 2017 tarihleri arasında, Teşvikiye 44A Sanat Galerisi’nde izleyicisiyle buluşacak. Mumcu, 15 yıllık resim serüveninin üretimlerini bir araya getiren ‘SANDIĞINIZ DEĞİLİM, SANDIĞINIZ ŞEYLERDEN HİÇBİRİ DEĞİLİM, SANDIK DA DEĞİLİM!’ isimli sergisinde, alışılmadık malzemeler kullanarak yarattığı eserlerindeki benzersiz ruh tasvirleriyle karşımıza çıkıyor.

‘’Seni anlatacaktım… Senden söz edecektim… Seni bilsinler istedim… Herkes kendi aklından, kendi geçmişinden, kendi kitaplarından, kendi tarihinden, kendi açısından, yani ‘kendi’nden bir olta takacaktı sana… Herkes ‘kendi’ rengiyle boyayacaktı seni… Herkes ‘kendi’ burnuyla koklayacaktı seni… Herkes ‘kendi’ dilinin bildiği bir tada benzetecekti… Huyundan söz etsem; kimi iyi, kimi kötü, kimi korkak, kimi cesur, kimi tembel, kimi çalışkan, kimi kahraman, kimi kaçak, kimi akıllı, kimi deli sanacaktı seni. Hepsi ‘kendi’ kalbinin penceresinden seyredecekti seni… Baktım ki neyinden bahsetsem ‘onlara’, neyinden söz açsam ‘onlardan’, neyini söylesem ‘onların’ olacak, ne söylesem örtecek seni, sustum hiç anlatmadım…’’*

*Cem Mumcu, Binbir İnsan Masalları, İsimsiz adlı romanından alıntıdır.

FullSizeRender-(2)

Yazar kimliğiyle tanıdığımız Cem Mumcu, anlatım biçimlerine yeni bir dil daha ekliyor ve mürekkeple çıktığı yoluculuk, bu kez harflerden formlara dönüşüyor. Cem Mumcu, ilk kişisel sergisiyle 7 Aralık’ta 44A Sanat Galerisi’nde izleyicisiyle buluşmaya hazırlanıyor. ‘Sandığınız Değilim, Sandığınız Şeylerden Hiçbiri Değilim, Sandık da Değilim!’ adını taşıyan sergi, yukarıda da bahsi geçen ‘İsimsiz’ adlı romanında da tanımladığı gibi, bireyin sıfatlarına ve sıfatlandırılmasına odaklanıyor. Herkesin kendi penceresinden başkasına bakmasını, kendi çerçevesiyle bireyleri sınıflandırmasını, kendi sandığına hapsetmesini inceliyor… Tüm bu yaklaşımların aksine Mumcu, yapıtlarında bilinenin ve görünenin aksini, hatta derinde var olanı resmediyor.
Mumcu’nun 100’ü aşkın yapıtının ve enstalasyonlarının sergileneceği serginin küratörlüğünü Özlem Ünsal yapıyor. Cem Mumcu’nun son 15 yıldır yapmakta olduğu işlerinden meydana gelen sergi, farklı tekniklere ve tavırlara sahip olmalarının yanı sıra ortak bir dil taşıyor. 16 Ocak 2017 tarihine kadar Teşvikiye 44A Sanat Galerisi’nde izlenebilecek olan sergideki yapıtların isimleri de yapıtlar kadar dikkat çekiyor, her biri hikayesini beraberinde getiriyor. Bu bağlamda Mumcu’nun yazar kimliği devreye girse de aslında onun tamamen plastik estetiğini göreceğimiz sergide, sanatçı, izleyicinin kendine dair alanlarla karşılaşacağı yapıtlarında kimi zaman soyut, kimi zamanda figüratif bir yaklaşım güdüyor. Mumcu, kendi gözünden insan manzaraları resmederken, bireyi soyutlaştırıyor ve her bir deseni ‘biz’leştiriyor. Bu noktada, sergi izleyicisi açısından da farklı bir serüvene sebep oluyor. Bu serüven kimi zaman soyut bir leke gibi algılanan işe Mumcu’nun verdiği isimle başlıyor, kimi zamansa dışavurumcu portredeki adama kendinizi benzetmenizle devam ediyor. Böylelikle sanatçı, kişinin aslında kendini de ‘sandığı’ kavramlarla tekrar yüzleşmesini, bu kavramları sorgulamasını sağlıyor.

O ‘An’ ve Malzeme
Yapıtlarında, alışılmışın dışına çıkarak mürekkep, espresso, çay, şarap ve su gibi doğal malzemeler kullanan Mumcu, yarattığı lekelerle adeta ruh tasviri yapıyor. Malzeme seçiminin, işin yapıldığı anla olan ilişkisi yapıtın ruhunu oluşturuyor. O anda yanında ne varsa onunla çalışan sanatçı, dışavurumcu bir yaklaşım güdüyor. Bu dışavurumcu tavır, zaman zaman soyut bir leke, zaman zamansa daha karakteristik bir figür halini alıyor. Bu doğal malzemelerin yanı sıra bazı işlerinde sanatçının kolaj tekniğine de başvurduğunu görüyoruz. Kolaj, bazen buluntu bir imaj olarak devreye girerken, bazen de kendi yaptığı desenlerin bir araya gelmesinden oluşuyor. Öte yandan sanatçının seçtiği kağıtlar da, o ‘an’ın birer temsilcisi olarak karşımıza çıkıyor. Farklı mekanlarda, farklı coğrafyalarda, farklı yıllarda yapılan resimlerin kağıtları, Mumcu’nun üretim yolculuğunun izini sürmemize sebep oluyor.

Küratöryel Seçki ve Mumcu’nun Otoportresi
15 yılı aşkın bir süredir farklı tekniklerle çalışmakta olan Mumcu’nun çok sayıda eseri arasından yapılan küratöryel seçkide zamansal katmanlılığın yanı sıra, içerikteki çeşitliliğin de gözetildiği görülüyor. Figüratif, soyut, monokrom, lekesel işlerle beraber renkli ve çok katmanlı eserler bir arada bulunuyor. Mumcu’nun bireyle kurduğu ilişkisinin beş duyunun ötesine geçtiği bölüm ‘Portre’ler olarak sergide karşımıza çıkıyor. Sergide diğer insnaların portrelerinin yanı sıra sanatçının ‘Günlük/Otoportre’ adını verdiği işleri de bulunuyor. O anı tanımlarken kendinden yola çıkan Mumcu, ‘portre’lerinde ise farklı ruhları ‘yüz’leştiriyor, karakterize ediyor ve izlenimci bir tavırla, kendi anlarını ve ruh hallerini resmediyor. Sergide portre çalışmalarının, figürlerinin yanın da az da olsa peysaj ve doğayı çağrıştıran imgeler, kent manzaraları ve hayvan imgeleri de karşımıza çıkıyor. Lekesel soyut imgeler, serginin bir başka bölümü olarak izleyici ile buluşurken, burda izleyicinin hayal gücü işlerin adlarıyla birlikte şekilleniyor.

Anı Yansıtma ve Rastlantısallık
Sergideki eserler, genel olarak vücut bölümlerini tasvir ediyormuş gibi gözükse de -ki bu kimi zaman cinsel uzuv, kimi zaman beyin, kimi zaman da eller ve ayaklar olarak belirginleşir-sanatçının aslında resmettiği figürün hem karakterini, hem de içinde bulunduğu duygu durumunu ifade ettiği görülüyor.
Eserlerin üretim sürecindeki ‘an’ı yansıtma ve rastlantısallık birbirini takip ediyor ve resmin ilerleyişinde garip bir mücadeleye dönüşüyor. Malzeme ve yüzeyse bu mücadeleyi akışa dönüştürüyor. Cem Mumcu’nun, Özlem Ünsal küratörlüğünde, Sarıpınar A.Ş. desteğiyle gerçekleşen ‘Sandığınız Değilim, Sandığınız Şeylerden Hiçbiri Değilim, Sandık da Değilim!’ sergisi, 16 Ocak’a kadar 44A’da görülebilir.