Arnavutköy’deki eski bir balıkçının şık ve trendleri takip eden bir mekâna dönüşümüne şahitlik ediyoruz.

Arnavutköy’ü son birkaç aydır Ye&İç sayfalarımızda sıkça görüyorsunuz. Balık restoranlarıyla ünlü, denize nazır bu semtin giderek değişen çehresi, İstanbul’un yeme-içme sahnesiyle yakından ilgilenen herkesin dikkatini çekiyor. Sürekli semtte eski balık restoranlarının yerine son dönemlerin gözde konsepti restoran ve kokteyl lounge’u birleştiren mekânlar açılıyor. No: 64 Brasserie de bu mekânların en yenisi. Nisan ayının sonlarında kapılarını açan No: 64, aslında rakı-balık kültüründen çok da uzak değil. Zira mekânın (hatta mekânın alt katında bulunduğu tarihi ahşap binanın) sahipleri Salim, Cem ve Can Erbaş kardeşler, ailelerinin tam 44 yıldır restorancılıkla uğraştığını belirtiyor. Zaten No: 64’ün yerinde, tam 40 yıldır hizmet veren Huzur Restoran da Erbaş ailesine aitmiş. Huzur’u No: 64’e dönüştürme sebepleri ise belli: “Artık Arnavutköy’ün rakı-balık muhabbetinden çıktığını kabullendik ve daha genç kesime hitap edebileceğimiz bir yer açmak istedik. Trendler gösteriyor ki, artık beyaz örtüler tarihe karışmak üzere. Biz de burada hayalimizi gerçekleştiriyor ve yeni müşterilerimizin de bu hayalimize ortak olmalarını istiyoruz.”

Her iki katından da muhteşem Boğaz manzarası sunan No: 64 Brasserie, özellikle alt katındaki denize sıfır ve üstü açık yemek alanıyla dikkat çekiyor. Mekân sahiplerinin elinden çıkan dekorasyonda göze batan veya dikkati yemeklerden ve manzaradan başka noktaya çeken detaylar yok. Mekânın menüsü, dünya mutfaklarından tariflerle dolu. İstanbul ve Karadeniz’in en iyi tedarikçilerinden alınan, doğal ve organik malzemeler giriyor mutfağa. İtalya’da eğitim alan, uzun yıllar cruise gemilerinde görev yaparak yabancı mutfaklarda hâkimiyet kazanan Şef Cafer Gür ve Can Erbaş ile İşletme Müdürü Serkan Daimagüler, menüyü iki buçuk ay gibi bir sürede, uzun uğraşlar sonucu oluşturmuşlar. Ortaya şefin kendi dokunuşlarıyla zenginleşen farklı tarifler çıkmış. Jumbo karideste de hayli iddialılar. Başka mekânlarda nadiren karşınıza çıkan kılıçbalığı şiş ise en özel yemekleri. Cesur sunumuyla karidesli risotto alla Milanese de, safranlı tadıyla fark yaratıyor. No: 64 kahvaltıda konusunda da başarılı. Yaklaşık 30 çeşitle, tek kişilik tabak veya serpme kahvaltı sunuyorlar. Kahvaltıda işletmede görev alan herkesin hemfikir olduğu bir şey var; misafirlere bol bol servis yapılması. “Özelikle kahvaltıda, müşteriler tabaklarında yemek bırakarak kalksınlar. Mutfağa boş tabaklar gitmesin ki herkes bilsin, No: 64’te porsiyonlar bol, tabağın tamamını yiyemiyorsunuz!”

Akşam yemeği ardından bir kulüp havasına bürünen mekânın kokteyllerinden de bahsetmek gerekiyor. Kokteyl menüsü oluşturulurken büyük emek sarf eden Daimagüler, tariflerde kesinlikle şurup ve ek katkı maddeleri kullanılmadığını, meyve özleri tercih edildiğini özellikle belirtiyor. Özellikle Cankat (Jhoncath) Tootoo, dikkat çekici bardak kullanımıyla Strawberry Altos, Mexican Chocolate Punch ve bakır kupada sunulan Moscow Mule gibi kokteylleri bir de No: 64’te deneyin deriz.

1 2