Osho “Aşk sahip olmak değildir, aşk anlamaktır” der. Biz de öyle yaptık ve 2011 Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde beş ödül kazanan Zenne filminin yönetmenleri Caner Alper ve Mehmet Binay’in ağzından birbirlerine olan sevgilerini aktaralım istedik. İş hayatlarında da birlikte olan bu çift aşklarını özgürce yaşıyorlar.

ozeldosyagal1

Image 3 of 3

Özgürce aşklarını yaşayan eşcinsel bir çift olarak bizim için aşkı tanımlar mısınız?
Mehmet: Aşk, birlikte hayatı ve dünyayı keşfetmektir benim için. Bu seyahati ne kadar ilginç ve her defasında yeniden keşfedilen bir serüven haline getirirseniz o kadar da uzun süreli oluyor kanımca. Öte yandan özgürce ve açıkça yaşayan bir çift olma gururu...
Caner: Can Yücel “Seninle yaşlanmak istiyorum” diyor aşk üzerine bir yazısında… 44 yaşıma girmek üzere olduğum şu günlerde, Mehmet’le geçirdiğim 16 yılın ardından sanırım bu hislerle algılıyorum aşkı. Yücel’in de dediği gibi “Bir gün bu hayatı bırakıp giderken, sadece mutluluk olmalı yüzümüzde, birbirimizi sevmenin gururu olmalı.”

Siz nasıl tanıştınız, birbirinize nasıl âşık oldunuz?
Mehmet:
Yıl 1997, internetin ilk dönemiydi dolayısıyla bir ekranın ucunda kendini sadece yazarak anlatan bir insanla karşı karşıyasınız. Kendinizi nasıl ifade ettiğiniz sizi çok kolay ele verebiliyor. Sevdiğimiz kitaplardan dinlediğimiz müziklere, yaptığımız seyahatlerden sevgiyi ve arkadaşlığı nasıl tanımladığımıza kadar her şeyi yazarak ifade ettik önce. Bence aşk için çok iyi bir başlangıç oldu. Fiziksel beğeni de eklenince gerisi kolay geldi.
Caner: Mehmet o zaman Almanya’da master öğrencisiydi ve ben de İstanbul’da bir fabrikada mühendis olarak çalışıyordum. İnternetin ilk zamanlarıydı, birbirimizi o uluslararası sohbet odasında bulmamız büyük bir mucizenin ilk işaretiydi. 10 gün boyunca sabaha kadar yazıştık, sonunda Mehmet yılbaşı tatilini erken başlatarak beni ziyarete geldi.

Önce cinsel kimliklerinizi ardından da yaşadığınız aşkı çevrenizle nasıl paylaştığınızı bize anlatır mısınız?
Caner: Bu durum paylaştığınız kişiye göre değişiyor. Kimisi daha cinsel yöneliminizin şokuyla boğuşurken ona oturup aşkınızdan bahsetmeniz ileri bir seviye gelebilir. Kimisiyle çok yumuşak oluyor ve zaten LGBT bireylerden bir kaç arkadaşı olan biri size “Nasıl tanıştınız, anlatsanıza” deyiveriyor. Başlarda her yeni âşık insan gibi anlatma enerjim fazlaydı, şimdilerde tekliyorum.
Mehmet: Aşk her insan için kutsal bir durum, aşkınızı anlatırken cinsel yöneliminizi de itiraf etmeniz kolaylaşıyor. En azından benim için böyle oldu.

Aşkınızı özgürce yaşarken, Türkiye’de ve yurt dışında aldığınız tepkiler hangi yönlerden ayrışıyor?
Caner:
Bu yurt içi, yurt dışından çok nasıl bir ortamda olduğunuzla bağlı olarak değişiyor. Aldığınız tepkiler bazen bulunduğunuz ortamın ötesine geçmeyi de başarıyor. Örneğin İstanbul’da muhafazakâr bir semtte oturuyoruz ama herhangi bir rahatsızlık hissetmedik; ne komşularımızdan ne de çevredekilerden olumsuz tepkiler almadık.
Mehmet: İlk işyerimde eşcinsel olduğum biliniyordu çünkü Caner de zaman zaman uğruyor, patronum da dâhil olmak üzere iş arkadaşlarımla tanışıyordu. Dolayısıyla ilişkimi başından beri açık ve dürüst yaşadım. Sanırım işteki disiplin ve çalışkanlık önemli. İşinize sahip çıkarsanız genelde yöneticiler sizin özel hayatınızı çok da umursamıyor. Fakat çok efemine bir gay olsam, durum nasıl olurdu emin değilim. Çünkü ayrımcılık genelde bu noktada başlıyor. Ülkemizde özellikle trans bireylere karşı çok büyük haksızlıklar yapılıyor. Oysa birçok batı ülkesinde durum çok farklı, yapılan mücadeleler sonucunda haklar alınmış, trans bireyler iş hayatında yer alabiliyor. Sadece batıda değil, örneğin Tayland’da da LGBT bireyler rahatlıkla çalışabiliyor. Servis sektöründe çalışan birçok trans birey var ama Türkiye’nin daha çok yol alması gerek. Tabii bizlerin, LGBT bireylerin bu konuda daha fazla mücadele vermesi şart.

Evlilik ve çocuk ile ilgili düşünceleriniz neler?
Caner:
Evlilik kurumunun çok erken kararlarla oluşturulduğunu düşünüyorum. Kurumun beslenme noktası çocuk olmamalı çünkü büyük tehlikeler içeren bir bakış açısı. Evlilik benim için arkadaş ve akrabaların bir araya gelip güzel giyindikleri, lezzetli şeyler yiyip dans ettikleri, sarhoş oldukları bir gün. Çocuklara hep mesafeliydim. West Highland Terrier köpeğimin sorumluluğu bana yetiyor.
Mehmet: Çocuklarla çok kolay iletişim kuramıyorum, belki de çocukluğumda bazı zorluklar çektiğim içindir. Baba olma içgüdüsünü hiçbir zaman yoğun hissetmedim, dolayısıyla da böyle bir planım yok. Caner’in de benzer düşüncede olması bizim ilişkimizi bu açıdan kolaylaştırdı. Dünyada yeterince çocuk var, eğer ille de çocuk sahibi olmak isteyen heteroseksüel veya eşcinsel çiftler varsa ve buna biyolojik imkânları elvermiyorsa evlat edinmeliler. En azından bir insanın hayatını kurtarmış, onu yetiştirmiş, bir aile sahibi etmiş olurlar.