Af, “çağdaş” ve “modern” gibi kategorik tanımlara sıkıştırdığımız kadınların dışarıdan görünene hiç de benzemeyen hikâyesini iki yakın dostun hayatı üzerinden anlatıyor. Köklü bir televizyon kanalında muhabirlik yapan Zuhal ile restoran sahibi arkadaşı Leyla’nın başlarından geçenleri aslında, günümüz Türkiye’sinin bir okuması olarak görmek mümkün. Kariyer sahibi, kendi ayakları üzerinde duran bu iki kadın, biçim değiştirse de bir şekilde hayatlarımıza farklı yollarla nüfuz eden şiddetin öznesi haline geliyor. Büyükşehir yaşamının gündelik koşturmaları arasında hayatları benmerkezci bir duruşa sürükleyen düzende biri diğerinin başından geçenleri fark etmiyor bile. Ta ki konu ölüm kalım meselesine dönüşene dek. İşte bu noktada okura kendini sorgulatan, okudukça endişelendiren ve yoğun “katharsis” duyguları yaşatan bir okuma deneyimi ortaya çıkıyor.